“Eylemlerimizin sebebi ne ölüm, ne sürgün ne acı çekmek
ne de bunlara benzer diğer şeyler. Tamamen kendi içe dönük fikir ve kendi
prensiplerimiz doğrultusunda yaptığımız iradi seçimlerimizdir.” (s.65)
“Bir konuda bir karar verirken, danışacağın ilk merci
kendi iç dünyandır.” (s.66)
“Sana ait olmayan şeyleri ararken bizzat sana ait
olanları da kaybettiğinin farkında mısın?” (s.110)
“Sonucunda sizi üzecek, kedere sevk edecek şeylere
bulaşmayın; ne de olsa sizi buna mecbur eden bir güç yok ortada. Oturduğunuz
odada tütün içiliyorsa ve eğer duman çok da fazla değilse orada kalmaya devam
ederim. Yok, duman dayanamayacağım kadar fazla ise orada durmam ve kalkar
giderim. Daha önce de kapının açık olduğunu söylemiştik. Eğer bana Nikopolis’i
terk etmemi söylerseniz bunu yaparım. Roma’da da durmamam gerektiğini
söylerseniz ona da tamam derim. Sonuçta gidip Gyara’da yaşamam gerektiğini
söylerseniz gider orada yaşarım. Şu da var ki gittiğimde Gyrana’nın benim
yaşayamayacağım bir yer olduğuna hükmedersem orayı terk eder, kimsenin beni
zorlamayacağı bir yere varırım. Değil mi ki herkes dilediği yerde yaşama
hakkına sahiptir. Sonra üzerimize giyeceğimiz son elbise bedenimizdir ve bizi
bunlardan ayrılmak için kimse zorlayamaz.” (s.112)
“Bir yılan öldürmek istediğimizde onun başını saklamaya
çalıştığını görürüz. Böylece onu kafasından ezerek öldürmemiz gerektiğini
anlarız. Biz de aynı şekilde bize nereden saldıracaksa insanlar, oramızı koruma
altına almak zorundayız. Bunu iyice bilip öğrendikten sonra herhangi bir şeyden
korkmamıza gerek kalmaz.” (s.112)
“İnsan eğer bir eziyetle, sıkıntıyla karşılaşmışsa bunu
kendine bizzat kendisi yapmıştır.” (s.113)
“Hâl ve hareketlerimizde tabii olanın peşinden koştuğumuz
için, fikirlerimizi inşa ederken de tutarlılık hâlini ihmal etmemek zorundayız.
Bu yüzden filozoflar bizi ilk etapta teoriyle imtihan eder. Bu, işin kolay
kısmıdır. Akabinde daha çetin süreçler gelir ki bunlar bizzat hayatımızda rast
geldiğimiz meselelerdir; zira bunlarla karşılaşmak zorundayız ki
düşüncelerimizi uygulama alanı bulduğumuzda nasıl tepki göstereceğimizi
görebilelim.” (s.114)
“Sokrates’in bize nasihatini hatırlayalım: Sorgulanmamış
hayatı yaşamayınız.” (s.116)
“Bakın, şunu kulağınıza küpe yapın: İnsanların çoğu,
arzuladıkları şeyin inançlarıyla çelişki hâlinde olması durumunda tercih ettikleri
inançları değil; genelde arzuları oluyor.” (s.119)
“Hürriyet, kendi tercihlerimiz uğruna yaşamaktan başka
nedir ki?” (s.140)
“-Ailenden uzak düşecek olursan çocuklar gibi ağlayıp
sızlayacaksın değil mi?
-Ama eğer
onlardan ayrılırsam onları zor durumda bırakmış olacağım.
-Asla! Onların
zor duruma düşmelerinin nedeni sen değilsin; olamazsın da. Senin kedere
düşmenin sebebi nasıl kendi algıların ise onların hüzünlenip zor durumda
olduklarını hissetmelerinin sebebi de kendi algıları ve düşüncelerinden başkası
değildir. Yapılması gereken bu tür engelleyici düşüncelerin hegemonyasından
kurtulabilmektir.” (s.202)
“Bir kimse, ilgisini hangi nesneye yöneltirse muhtemelen
o nesneyi sevecektir.” (s.228)
“Eğer bir kimse iyiyi tanıyorsa, onu sevebilecek demektir.
Aksine, eğer insanoğlu iyi ile kötü arasında bir ayrım yapma becerisinden
yoksun ise; o kimse sevme yetisinden de mahrum demektir. Demek ki sevebilecek
insan, bilgelik yolunda yürüyen kimsedir.” (s.228)
“Âlem büyük bir şehirdir ve onun özü tek bir maddeden
şekil bulmuştur; onda her şey bir düzen dahilinde cereyan etmektedir; bazı
şeyler dönüşerek yerini bir başka şeye terk eder; bazı şeyler varlıklarını
oldukları yerde muhafaza eder; ancak hepsi birbiriyle bir mutabakat
içerisindedir.” (s.330)
“Demem o ki karşılaştığınız olaylar karşısında dikkati ve
tedbiri elden bırakmamalısınız. Sahip olduğunuz ve korumakla mükellef olduğunuz
vasıflar hafife alınacak vasıflar değiller: erdem, dürüstlük, ahlâk,
kararlılık, sadakat, vefa, sakin bir zihin: yani hürriyet. Sizden bunları almak
isteyen karşılığında ne verse bedelini ödemiş sayılabilir? Ya da hangi şey ki
bunları satıp onu almanızı gerektirecek denli kıymetli olsun.” (s.366)