12 Tem 2020

Epiktetos - Söylevler


“Eylemlerimizin sebebi ne ölüm, ne sürgün ne acı çekmek ne de bunlara benzer diğer şeyler. Tamamen kendi içe dönük fikir ve kendi prensiplerimiz doğrultusunda yaptığımız iradi seçimlerimizdir.” (s.65)

“Bir konuda bir karar verirken, danışacağın ilk merci kendi iç dünyandır.” (s.66)

“Sana ait olmayan şeyleri ararken bizzat sana ait olanları da kaybettiğinin farkında mısın?” (s.110)

“Sonucunda sizi üzecek, kedere sevk edecek şeylere bulaşmayın; ne de olsa sizi buna mecbur eden bir güç yok ortada. Oturduğunuz odada tütün içiliyorsa ve eğer duman çok da fazla değilse orada kalmaya devam ederim. Yok, duman dayanamayacağım kadar fazla ise orada durmam ve kalkar giderim. Daha önce de kapının açık olduğunu söylemiştik. Eğer bana Nikopolis’i terk etmemi söylerseniz bunu yaparım. Roma’da da durmamam gerektiğini söylerseniz ona da tamam derim. Sonuçta gidip Gyara’da yaşamam gerektiğini söylerseniz gider orada yaşarım. Şu da var ki gittiğimde Gyrana’nın benim yaşayamayacağım bir yer olduğuna hükmedersem orayı terk eder, kimsenin beni zorlamayacağı bir yere varırım. Değil mi ki herkes dilediği yerde yaşama hakkına sahiptir. Sonra üzerimize giyeceğimiz son elbise bedenimizdir ve bizi bunlardan ayrılmak için kimse zorlayamaz.” (s.112)

“Bir yılan öldürmek istediğimizde onun başını saklamaya çalıştığını görürüz. Böylece onu kafasından ezerek öldürmemiz gerektiğini anlarız. Biz de aynı şekilde bize nereden saldıracaksa insanlar, oramızı koruma altına almak zorundayız. Bunu iyice bilip öğrendikten sonra herhangi bir şeyden korkmamıza gerek kalmaz.” (s.112)

“İnsan eğer bir eziyetle, sıkıntıyla karşılaşmışsa bunu kendine bizzat kendisi yapmıştır.” (s.113)

“Hâl ve hareketlerimizde tabii olanın peşinden koştuğumuz için, fikirlerimizi inşa ederken de tutarlılık hâlini ihmal etmemek zorundayız. Bu yüzden filozoflar bizi ilk etapta teoriyle imtihan eder. Bu, işin kolay kısmıdır. Akabinde daha çetin süreçler gelir ki bunlar bizzat hayatımızda rast geldiğimiz meselelerdir; zira bunlarla karşılaşmak zorundayız ki düşüncelerimizi uygulama alanı bulduğumuzda nasıl tepki göstereceğimizi görebilelim.” (s.114)

“Sokrates’in bize nasihatini hatırlayalım: Sorgulanmamış hayatı yaşamayınız.” (s.116)

“Bakın, şunu kulağınıza küpe yapın: İnsanların çoğu, arzuladıkları şeyin inançlarıyla çelişki hâlinde olması durumunda tercih ettikleri inançları değil; genelde arzuları oluyor.” (s.119)

“Hürriyet, kendi tercihlerimiz uğruna yaşamaktan başka nedir ki?” (s.140)

“-Ailenden uzak düşecek olursan çocuklar gibi ağlayıp sızlayacaksın değil mi?
  -Ama eğer onlardan ayrılırsam onları zor durumda bırakmış olacağım.
  -Asla! Onların zor duruma düşmelerinin nedeni sen değilsin; olamazsın da. Senin kedere düşmenin sebebi nasıl kendi algıların ise onların hüzünlenip zor durumda olduklarını hissetmelerinin sebebi de kendi algıları ve düşüncelerinden başkası değildir. Yapılması gereken bu tür engelleyici düşüncelerin hegemonyasından kurtulabilmektir.” (s.202)

“Bir kimse, ilgisini hangi nesneye yöneltirse muhtemelen o nesneyi sevecektir.” (s.228)

“Eğer bir kimse iyiyi tanıyorsa, onu sevebilecek demektir. Aksine, eğer insanoğlu iyi ile kötü arasında bir ayrım yapma becerisinden yoksun ise; o kimse sevme yetisinden de mahrum demektir. Demek ki sevebilecek insan, bilgelik yolunda yürüyen kimsedir.” (s.228)

“Âlem büyük bir şehirdir ve onun özü tek bir maddeden şekil bulmuştur; onda her şey bir düzen dahilinde cereyan etmektedir; bazı şeyler dönüşerek yerini bir başka şeye terk eder; bazı şeyler varlıklarını oldukları yerde muhafaza eder; ancak hepsi birbiriyle bir mutabakat içerisindedir.” (s.330)

“Demem o ki karşılaştığınız olaylar karşısında dikkati ve tedbiri elden bırakmamalısınız. Sahip olduğunuz ve korumakla mükellef olduğunuz vasıflar hafife alınacak vasıflar değiller: erdem, dürüstlük, ahlâk, kararlılık, sadakat, vefa, sakin bir zihin: yani hürriyet. Sizden bunları almak isteyen karşılığında ne verse bedelini ödemiş sayılabilir? Ya da hangi şey ki bunları satıp onu almanızı gerektirecek denli kıymetli olsun.” (s.366)