“Görmeyi öğreniyorum. Bilmiyorum neden, her şey içimde
daha derinlere işliyor, her zamankinden daha derinlere. Bir iç dünyam varmış da
bilmezmişim. Her şey şimdi oraya gidiyor.” (s.11)
“Mektup da yazmayacağım artık. Başkasına değiştiğimi
söyleyip de ne olacak ki? Değişiyorsam, eski halimde kalmıyorum demektir; eski
ben olmaktan çıkınca da belli ki tanıyanlar kalmamıştır beni. Yabancılara, beni
tanımayanlara hiç yazabilir miyim?” (s.11)
“Hiç kimseniz ve hiçbir şeyiniz yoktur, elinizde bir
valize bir kitap sandığı, çevrenize karşı ilgi duymaksızın, dünyada dolaşır
durursunuz. Hayat mı bu! Yersiz yurtsuz, ana baba yadigârı eşyalardan yoksun,
köpeksiz. Anılar olsaydı hiç değilse. Ama kimde anılar var ki? Çocukluk
olsaydı, derinlere gömülmüş gibidir çocukluk. Bütün bunlara yaklaşabilmek için
yaşlanmak gerek belki. İhtiyarlık bana güzel görünüyor.” (s.19)
“İnsan, bilinmeyen yerlerdeki yolları, beklenmedik
rastlantıları ve uzun zamandır yaklaşmakta olduğunu sezdiği ayrılıkları
düşünebilmeli, hâlâ anlaşılmamış çocukluk günlerini; sevindirici bir şey
söylediklerinde anlamayıp kırdığımız anne babaları; o kadar çok derin ve ağır
değişimlerle garip, tuhaf başlayan çocukluk hastalıklarını; sessiz ve kapanık
odalarda geçen günleri; deniz kıyısındaki sabahları; denizi, denizleri,
yukarılarda çağıldayan, yıldızlarla uçuşan yolculuk gecelerini düşünebilmeli.”
(s.22)
“Oturuyor ve bir şairi okuyorum. Salonda pek çok insan
var, ama farkına varılmıyor. Kitapların içindedirler. Bazen uyuyan ve iki rüya
arasında sağından soluna dönen kimseler gibi, yapraklar arasında kımıldıyorlar.
Ah, kitap okuyanlar arasında olmak ne güzeldir. İnsanlar, niçin hep böyle
değiller?” (s.35)
“Bu kitapların arasına giriyorum, ölmüş gibi elinizden
alınıyorum.” (s.37)
“Başka zamanlar hiç haberdar olmadığımız hayatlar yüze
çıkar, gerçeklerin arasına karışır; biliyorum sandığınız geçmişi iter bir yana,
yerine kendi geçer. Çünkü yükselmekte olan şeylerde dinlenmiş, dinç bir kuvvet
vardır; her zaman var olansa sık sık hatırlayışlar sonucu yorgun düşmüştür.”
(s.54)
“Bir başlangıç var muhakkak; insan bu başlangıcı ele
geçirebilse bari. Ah Malte, göçüveriyoruz; bana öyle geliyor ki herkes dalgın
ve meşgul, gidişimizin farkında değiller bile. Sanki bir yıldız akıyor da
görmüyor kimse ve kimse niyet tutmuyor. Bir şey dilemeyi unutma Malte. İnsan
dilemeyi elden bırakmamalıdır. Bence gerçekleşme yoktur ama uzun süren, bütün
bir ömür boyu devam eden dilekler vardır; öyle ki, insan onların
gerçekleşmesini bekleyemez zaten.” (s.72)
“Her bitmiş şeyin çevresinde bitmemiş şeyler yükseliyor,
büyüyor.” (s.188)