“Dinlerin ve ölümden sonra yaşamla ilgili iddiaların
dünyanın en uzun süredir devam eden sahtekârlık hikâyesi olduğuna inanıyorum.
Bunların bir amacı var; dini liderlere rahat bir yaşam sunuyor ve insanların
ölüm korkularını hafifletiyorlar. Ama bir bedeli de oluyor; çocuksulaşıyoruz,
doğal düzeni görmemiz engelleniyor.” (s.47)
“Hastalarımla yaşamlarının ilk yıllarına dair anılarına
döndüğümüzde gerçekliğin ne kadar kırılgan ve sürekli değişen bir doğası
olduğunu tekrar tekrar görüyorum. Hatıralar, aslında sandığımızdan çok daha
kurgusal.” (s.64)
“Her ne kadar ben ölümü yaşam dediğimiz pikniğin uzağında
patlayan bir gök gürültüsü gibi görsem de, ölümlülükle içtenlikle yüzleşmenin
yaşam biçimimizi değiştirebileceğine inanıyorum: Önemsiz olanı önemsiz
görmemize yardımcı olur ve bizi pişmanlık biriktirmeden yaşamaya teşvik eder.”
(s.229)
“Bana göre özgürlükten kasıt, içkin bir tasarımı olmayan bir
evrende yaşamamız itibarıyla hepimizin kendi hayatlarımızın, seçimlerimizin ve
eylemlerimizin yazarı olmasıdır.” (s.230)
“Zaman dediğimiz devasa cetvel boyunca durmaksızın ilerleyen
dar çaplı bir spor ışığı düşünün. Spot ışığının üstünden geçip gittiği yerler
geçmişin karanlığında kayboluyor, henüz gelmediği yerlerse olacakların karanlığında
gizli bekliyor. Sadece ışığın o an vurduğu yerler yaşıyor ve bunun farkında. Bu
fikir bana hep huzur vermiş, şu an yaşıyor olduğum için kendimi şanslı
hissetmemi sağlamıştır.” (s.340)
“Einstein’ın kuantum teorisine verdiği yanıtı ilk duyduğumda
henüz yeni yetme bir gençtim: “Tanrı evrenle zar atmaz.” Bilimsel düşünceyi
benimsemiş hemen her ergen erkek gibi ben de Einstein’a hayrandım ve onun
Tanrı’ya inanmasına hayret etmiştim. Bu durum kendi dine yönelik şüpheciliğimi
sorgulamamı gerektiriyordu. Ben de ortaokuldaki fen öğretmenime akıl danıştım.
Bana, “Einstein’ın Tanrı’sı, Spinoza’nın Tanrı’sı” yanıtını verdi. “Bu ne
demek?” diye sordum. “Spinoza kim?” Meğer Spinoza on yedinci yüzyılda yaşamış
bir filozof, bilim devriminin de öncülerindenmiş. Kendisi de yazılarında
Tanrı’dan sıkça bahsetse de Yahudi cemaati onu yirmi dört yaşındayken
sapkınlıkları dolayısıyla aforoz etmiş. Bugün de çoğu akademisyen onu gizli
ateist addediyordu. “Spinoza’nın Tanrı’nın varlığıyla ilgili görüşlerini on
yedinci yüzyılda açıkça dile getirmesi çok tehlikeli olurdu.” diyordu fen
öğretmenim. Bu nedenle “Tanrı” sözcüğünü sık sık kullanarak kendini korumuştu.”
(s.343)