“Hakikat, kendine hâkim olmaya, çok kolay bir hayata
ulaştırır; onu çarpıtmak ise gereksiz çatışma ve acı çekmeye yol açar. Farkında
olmak ise her şeyi değiştirir.” (s.32)
“Mutluluğunuz size bağlıdır ve sözü nasıl kullandığınızla
ilintilidir. Eğer birine kızıp ona duygusal zehir yollamakla kullanıyorsanız,
dışarıdan sanki sözü ona karşı sarf etmişsiniz gibi görünse de, aslında
kendinize karşı kullanmış olursunuz. Bu eylem benzer bir tepki yaratacak ve o
kişi size karşı olacaktır.” (s.42)
“Gözleriniz çevrelerindeki milyonlarca nesneden yansıyan
ışığı algılamakta. Güneşin tüm dünyadaki nesnelere yolladığı ışığı her nesne
yansıtıyor. Milyarlarca ışın her yönden gelip gözünüze giriyor ve gözlerinize
nesnelerin imgelerini yansıtıyor. Tüm bu nesneleri gördüğünüzü sanıyor ancak
aslında yansıyan ışığı görebiliyorsunuz.
Algıladığınız ne varsa gerçek olanın yansıması, tıpkı
aynadaki gibi, ancak önemli bir farkla; aynanın arkasında hiçbir şey yok ama
sizin gözlerinizin arkasında her şeye bir anlam vermeye çalışan bir beyin var. Beyniniz
algıladığınız her şeyi her sembole sizin yüklediğiniz anlama göre, konuştuğunuz
dilin yapısına göre, zihninize programlanmış tüm bilgiye göre yorumluyor.
Algıladığınız ne varsa hepsi sizin inanç sisteminizden filtre ediliyor. Ve
algıladığınız her şeyi inandıklarınızın tümünü kullanarak yorumlamanın sonucu,
sizin kişisel rüyanız. Tüm bir sanal gerçekliği zihninizde işte böyle
yaratıyorsunuz.” (s.46)
“Pek çok usta her zihin bir âlemdir demiş, doğru
söylemiş. Dışarıda gördüğümüzü sandığımız dünya aslında içimizdedir. O yalnızca
hayalimizin imgeleridir. Bir rüyadır.” (s.47)
“İnsanların hakkınızda düşündükleri ne varsa, aslında
onlardaki siz imgesi üzerine kuruludur; o imge siz değilsiniz.” (s.51)
“Dünya kendi düşünü gören, başkalarının kendi
alemlerinde, kendi hayalleriyle yaşadığının farkında olmayan milyarlarca
insanla dolu.” (s.52)
“Başkalarının bakış açısını kendinize dert etmenize gerek
kalmadı. Bir kez başkalarının söylediklerinin ya da yaptıklarının sizinle
ilgisi olmadığını görebildiğinizde, kimin hakkınızda dedikodu yaptığı, kimin
sizi suçladığı, kimin dışladığı önemini kaybeder. Dedikodular sizi etkilemez
olur. Kendi görüşünüzü savunmaya zahmet bile etmezsiniz. İnsanların sözleri
sizi etkilemez çünkü onların görüşleri ve duygusal zehirlerine bağışıklığınız
vardır.” (s.53)
“Hiçbir şeyi kişisel algılamamak, kendi türünüzde insan
insana etkileşiminizde nefis bir araçtır. Ayrıca, bireysel özgürlüğe alınmış
bir bilettir de çünkü artık hayatınızı başkalarının fikirlerine göre yönetmek
zorunda değilsinizdir. Bu, insanı gerçekten özgür kılar!” (s.53)
“Asırlar hatta bin asırlar boyu, insanlar zihinde iyi ile
kötü arasında bir uzlaşmazlık olduğuna inandılar. Oysa bu doğru değildir.
Gerçek uzlaşmazlık, hakikatle yalan arasındakidir. İyi ile kötü yalnızca o
uzlaşmazlığın sonucudur. Belki de tüm uzlaşmazlıkların yalanların sonucu
olduklarını söyleyebiliriz çünkü hakikatin içinde hiç uzlaşmazlık bulunmaz.”
(s.54)
“Varsayımda bulunmak, ortada olup biten bir dram yokken,
onu aramaktır.” (s.62)
“Siz kendi anladığınızdan, kafanızın içinde
duyduklarınızdan sorumlusunuz. Çünkü işittiğiniz her kelimeye anlam yükleyen
sizsiniz.” (s.88)