“İflah olmaz bir iyimser olduğumu iddia ederdi, fakat
iyimserlik değildi benimkisi; dünya kendi mezarını kazmakla meşgulken hayatın
tadını çıkarmak, eğlenmek ve gamsız olmak için hâlâ zamanımız olduğuna yönelik
derin bir kavrayıştı sadece.” (s.30)
“Birini anımsatıyordu bana, bir zamanlar âşık olduğum
birini. Kim olduğunu hatırlamıyordum o anda.” (s.77)
“Bir insanın başka birinin hayatına birkaç dakikalığına
girip ebediyen çıkması ne tuhaftı. Yine de bu tür karşılaşmalarda rastlantısal
bir şey yoktur. Belki Mara bana, Christine’e kavuşmadan asla mutlu
olamayacağımı hatırlatmak için gönderilmişti.” (s.91)
“Hiçbir şey etkilemiyor beni; ne deprem, ne patlama, ne
ayaklanma, ne açlık, ne savaş, ne devrim. Her türlü hastalığa, felakete, acıya
ve sefalete karşı aşılıyım. Yıkılmaz bir kalenin içinde yaşamak gibi. Kendime
ait küçük bölmemde otururken dünyanın yaydığı bütün zehirler geçiyor ellerimin
arasından. Tırnaklarım bile kirlenmiyor. Kusursuz bir bağışıklık. Bir
laboratuvar teknisyeninden bile daha iyi durumum, çünkü kötü kokular yok
burada, yanık kurşun kokusu dışarıda. Dünya havaya uçabilir, ben yine de virgül
ya da noktalı virgül koymak için bölmemde olacağım.” (s.106)