“Eğri büğrü taşlara ayağım takılırdı, tutardın kolumdan.
Kimi geceler özellikle düşerdim, kolumdan sımsıkı tutardın.” (s.17)
“Gitme, demiştim sana. Aldırmamıştın, çekip gitmiştin.
Oysa uzun yolun ortasında durup, saçlarımı okşayıp, cebini karıştırıp, sümüklü
mendilini bulup, gözüm sıra akan yaşları silecek birini bekledim ben hep.
Ağlama ama, diyecek birini. O sen olasın istedim.” (s.19)
“Sonra düdük çaldı, düdükler çaldı. Son sigara elimi
yaktı. Gözlerime baktım aynalarda, milyar tümce yalnızlık okudum, sevecen
sıktın elimi, yanaklarımı öptün terk eden insanların o uzak yakınlığıyla. Sonra
düdük çaldı, düdükler çaldı, sen gidiyordun, dumanlar sardı çevremi, dumalardan
sıyrılamadım bir türlü, dumanlara yenildim, tren gitti, sen gittin.” (s.20)
“Yaşamak bir duyguymuş sanıyorum, tek bir duygu.” (s.29)
“Sararmış duygularla telefon etmiştim, kurtuluşu hâlâ
onda arıyordum.” (s.36)
“Anıların sığınağında ruhlarına gençlik aşısı yapmaya
çalışan yaşlılar gibi geçmişi özlüyordum.” (s.41)
“Sizi düşlerimde görmemek, İstanbul’un ışıklı varlığını
düşünmemek için okurdum aralıksız.” (s.49)
“Siz öğretmenim, siz hiç sevdiğiniz erkek için manavdan
patlıcan seçip, ayıklayıp, yediye sekize bölüp, bir tavada zeytinyağı kızdırıp,
kokmasın diye saçınızı sarıp, patlıcanları birer ikişer tavaya atıp
kızartmadınız. Siz öğretmenim, siz hiç patlıcan kızartırken bir türkü
tutturmadınız canınızın çektiği gibi, sevgiyle, mutlulukla. Türküsüz bir
kadındınız siz öğretmenim.” (s.57)
“Herkes yalnızdır, ama kimileri vakit bulup dinleyemezler
yalnızlıklarını.” (s.67)
“Kimselere unutmabeni toplamayı gereksinmiyorum artık.
Müthiş bir soğuma bu; kendi buzul çağıma geri dönüyorum.” (s.124)
“Düşünün bir kere: Yeryüzünde kaybolmuş iki insan, bir
akşam, alın yazılarında yazıldığı gibi karşılaşıyorlar,
kucaklaşıyorlar......kucaklaşıyorlar, büyük bir heyecan içindeler. İki insan...
Kim ve ne olurlarsa olsunlar. İkisi de, kalplerinde birikmiş ne varsa,
birbirlerine söylüyorlar. Ve ertesi sabah, bir başlarına, tekrar mahzun,
bedbaht olacaklarını artık unutuyorlar.” (s.176)