“Bildiğiniz gibi: Dünya sözcüklerle politikleşir. Dünya
halinin doğal bir parçası sanılan durumlar, sözcüklerle politik anlamlarına
kavuşur. Politika, bir anlamda terimlendirilmiş dildir.” Murathan Mungan
“Anılarla uğraşmak filan gibi saçmalıklar yok sevgili
Bayan Cooper. Bunu unutmanızı öneririm. Yalnızca şimdiki zaman var olmalıdır.”
Road Dahl, Son Perde (s.32)
“Bu benim tekniğim, kendime giysilerle hayat veririm.
Hatta o anda ne giydiğimi hatırlayamadığım sürece, ne yaptğımı, bana ne
olduğunu hatırlamak benim için olanaksızdır. Elimden ne zaman bir süveter ya da
elbise çıkarsam, hayatımdan da bir parçayı çıkarmış olurum.” Margaret Atwood,
Tokalar (s.41)
“Hayatımın bu döneminde, karşılıksız aşk bana en uygun
duyguymuş gibi geldi. Bana çok acı verdi, ama geriye dönüp baktığımda
avantajlarını da görüyorum. Hiçbir risk almam gerekmeksizin cinsel ve duygusal
fırtınalar yaşattı. Zayıf ve sıradan bile olsa, benim olan hayatımı engellemedi
ve hiç karar vermem gerekmedi. Çıplak fiziksel gerçeklik dünyasında, üzerime
uymayan giysilerimi çıkarmam gerekebilirdi. O zamanlar metafiziğe inanırdım.
Platonik biçimim, eğer açılırsa belki de toza dönüşecek olan, gizemli bir
şekilde sarmalanmış Mısır mumyasına benzerdi. Ama karşılıksız aşkta
giysilerinizi çıkarmanız gerekmezdi.” Margaret Atwood, Tokalar (s.43)
“Fötr şapkalı adam dışarıda beni bekliyordu. İçki içmek
için ona katılmamı istedi.
Hayır, teşekkürler dedim. Başka biriyleyim diye
ekleyerek. Bunu onu yumuşatmak (kadınlar her zaman kendilerini tavlamak isteyen
erkekleri reddettiklerinde onları yumuşatmak zorunda olduklarını hissederler)
için söylemiştim.” Margaret Atwood, Tokalar (s.48)
“Olması gerektiği gibi ayrılmadığın için sanki hiç
ayrılmamışsın gibi gelmişti bana.” Margaret Atwood, Tokalar (s.54)
“Daha sonra seni kutlamak için yanına geldim. Beni böyle
gördüğüne şaşırmıştın. Söylediğine göre beni hiç düşünmemiştin. Muhtemelen
endişeli gözlerle şık saç kesimime, zarif kırmızı takımıma ve gösterişli
botlarıma bakmıştın. Evliydin, üç çocuğun vardı ve onların cüzdanındaki şipşak
fotoğraflarını, koruyucu bir tılsım gibi tutarak, aceleyle bana gösterdin.
Onlarla benimkileri karşılaştırdım. İkimiz de içki içmeyi teklif etmedik.
Birbirimize iyi dileklerde bulunduk, ikimiz de düş kırıklığına uğramıştık.
Şimdi anlıyorum ki sen benim genç yaşta veremden ya da onun gibi bir
hastalıktan ölmemi istemiştin. Yine de sen de bir romantiktin.” Margaret
Atwood, Tokalar (s.55)
“Kendini aldatıyorsun ama avutulmayı da reddediyorsun.”
Margaret Atwood, Tokalar (s.56)
“Neyiniz var bakalım? dedi. Soluğumu içime çektim,
ellerimi kaldırdım ve yeniden indirdim, kendimle hiç ilgilenmiyordum demek
istiyordum, sonra bunun yalan olduğunu düşündüm, ben yalnızca kendimle
lgileniyorum ve bu mu? Yani hiçbir şey olmaması mı? Yalnızca yorgunluk ve boş,
durgun günler, denizdeki balıkların yaşamı gibi bir yaşam ve nedensiz bir gülüş
mü? Ona içimde pek çok hikâye var demek istedim, bunlar benim hayatımı
güçleştiriyor.” Judith Hermann, Kırmızı Mercanlar (s.57)
“Deniz dibinde fazla kalırlarsa mercanların
karardıklarını bilirsin.” Judith Hermann, Kırmızı Mercanlar (s.58)
“Ben hayal kurmam. Bir şeylerin ötesine bakıp boşluğu
gören insanlardan değilim.” Flannery O’Connor, Saf, Temiz Köylüler (s.85)
“Hepimiz lanetliyiz. Ama bazılarımız gözlerimizdeki bağı
çözdük ve görülecek bir şey olmadığını gördük. Bu bir tür kurtuluş.” Flannery
O’Connor, Saf, Temiz Köylüler (s.85)
“Hemen hemen her kitap yaşamdan daha iyiydi Audrey’e
göre. Ya da işte, kendi sürdürdüğü yaşamdan... Yakında yaşamı değişecekti
elbette, hareketlenecek, tümüyle başkalaşacaktı. İnsan bunu ummasa nasıl
sürükleyip durabilirdi günlerini? Ama şimdilik, yaşamaktan uzak durmanın çok
daha hoş olduğu kuşkusuzdu. Ve kitaplar onu uzaklaştırabiliyordu.”Jean Rhys,
Böceklerin Dünyası (s.90)
“Bütün üzüntüler, sen durup onu düşünmeye başladığın
zaman ortaya çıkıyor.” Dorothy Parker, Büyük Sarışın (s.137)
“-Güzelliğinle neden uğraşıyorsun? Kabullensene!
-Başka bir şey
gördükleri yok da ondan. Bir bok değil güzellik. Uçar gider. Çirkin olduğun
için talihlisin. Biri seninle ilgilendiğinde başka bir şey için olmadığını
biliyorsun.” Charles Bukowski, Kasabanın En Güzel Kızı (s.160)
“Ona ne kadar serinkanlı olursa olsun, durumun olağan bir
durum olmadığını göstermek istedim. Yanıtı mantıklıydı. Aşk hiçbir zaman olağan
bir durum değildir ki zaten.” Marta Lynch, Latin Âşık (s.209)
“Benimle fazla kalmıyordu, üç saat kadar. Birlikte
uyuyorduk; en iyi ilişkilerin uykuda kurulabileceğini o zaman öğrendim.” Marta
Lynch, Latin Âşık (s.213)