12 Eyl 2017

The English Patient

-Hayır, öyle düşünmüyorum. Onu o kadar da çok sevmiyorum. Ben hayaletleri severim. O da öyle. O da hayaletleri seviyor.

....

Kalp, ateşten bir organdır.

....

Hep başkaları için omzumda ağlardı, sonunda onu kendi omzuma razı ettim.

....

-Bir gece seni görmeye gelmesem ne yapardın?
-Seni beklememeye çalışırdım.

....

Her şeyin derinine dalmamayı öğrenmeliyim.

....

Her gece kalbimi boşaltıyorum. Sabah kalktığımda yeniden dolmuş oluyor.

....

Sevgilim, seni bekliyorum. Karanlıkta bir gün ne kadar sürer? Ya da bir hafta. Ateş söndü ve ben çok ama çok üşüyorum.
Kendimi dışarı sürüklemeliydim. Fakat dışarıda güneş var. Korkarım bu kelimeleri yazarak ışığı boşa harcadım.
Öleceğiz... Aşkımızla dolu olarak... Güzellikleri tatmış ve bulunduğumuz bedenlerde ırmaklar gibi akarak...

....

Biz gerçek ülkeleriz. Haritalardaki sınırlar değiliz. Güçlü adamların isimleri değiliz. Bir gün buraya gelip beni rüzgar sarayına götüreceğini
biliyorum. Tek istediğim bu. Seninle ve dostlarımızla haritasız bir dünyaya girmek.

The English Patient, 1996