“Zaman sorunu göğün karanlığı gibidir. Her olay kendi
zamanına kayıtlıdır. Olaylar kümeleştirilebilir, zamanları örtüşebilir, ama
olaylar arasındaki ortak zaman kümeleşmenin ötesine bir yasa olarak geçemez.”
(s.15)
“Gerçekte hep iki zaman arasındayızdır: Gövdenin ve
bilincin zamanı arasında. Bütün öbür kültürlerdeki ruh ve gövde arasındaki
ayrım işte buradan kaynaklanır. Öncelik her zaman ruhundur ve yeri bir başka
zamanın aktığı çizgidedir.” (s.16)
“Seninle karşılaşıncaya kadar gerçekleşmekte olan bu değişimi
adlandırmaktan acizdim. Bugün ilerlemiş yaşımda koyduğum ad ise: aşkın içe
işleyişi. Her şey akıntıya kapılmıştı. O üç armut ağacı, o alçak tepe, vadinin
öbür ucu, biçilmiş tarlalar, orman. Dağlar daha yüksek, ağaç ve tarlalar daha
yakındı. Görülebilir her şey bana yaklaşıyordu. Daha doğrusu her şey durmuş,
olduğum yere sürükleniyordu, çünkü ben artık orada değildim. Her yerdeydim,
vadinin karşısındaki ormanda olduğum kadar ölü ağacın içinde, dağ yakasında
olduğum kadar saman balyalarını bağladığım tarladayım.” (s.33)
“Ağlayıştan sonra gelen rahatlayış. Midedeki körükler de
söner artık. Erimiş bal gibi duru bir tatlılık yerleşir göğüse yalnızca damakta
acı bir tat vardır hala. Açıklanamayan neden açıklanmaz bir biçimde
kaybolmuştur.” (s.36)
“Sandalye sırtındaki gömleğimden öğrendim ki bu gece
Yıllar boyu kalbimin ezberlediği, bekleyişimmiş seni...”
(s.37)
“Ölülelere yakılan ağıtlar, ölmekle kaybettikleri
umutlaradır aslında.” (s.38)
“Saatlerin ve yeryüzünün düzenli dönüşünün yanısıra zaman
farklı hızlarda geçiyormuşcasına yaşanır.” (s.40)
“Bir anda yaşanan ne kadar derinse, deneyim, yaşantı
birikimi de o kadar çoktur. Zamanın daha uzunmuşcasına yaşanması bu yüzdendir.
Zaman – akışının çözünmesi böylece engellenmiştir. Yaşanmış süre bir uzunluk
değil, derinlik ve yoğunluk sorunudur.” (s.41)
“Ve Pascal’ın ünlü savı – Tanrı var olmayabilir, biz
kaybolmuş olabiliriz, ama O’nun var olduğunu var sayarsak... bu ölüm cezasına
mahkum edilip sonra da kurtulmayı umma aldatmacasıdır.” (s.43)
“Düşlemek, düşüşün mümkün kılındığı yüksekliği
kavramaktır.” (s.44)
“Sevgili, insan imgeleminin yaratabileceği en ayrıntılı
ve en özelleşmiş imgedir. Saçının her teli...” (s.46)
“Felsefe aslında bir hasrettir, kendini her yerde evinde
hissetme isteğidir.” Novalis (s.60)
“İnsan mutluluğu ender rastlanır bir olgudur. Mutlu
çağllar değil, yalnızca mutlu anlar vardır.” (s.78)
“Seni algılayışım aynı ya da ayrı yerlerde oluşumuza göre
değişiyor. Yani, sen diye tanıdığım iki kişi var. Benden uzakta olduğunda bile,
benim için varsın. Varlığının bu şekli çok biçimli. Sayısız imgeler, geçişler,
anlamlar, bildiğimiz şeyler ve yerlerden oluşmakta, ama her şeyin altını çizen
şeyse, her yere yayılmış yokluğun. Sanki sen bir mekana dönüşmüşsün, hatların
da ufuk olmuş. İşte o zaman bir ülkede yaşar gibi yaşıyorum içinde. Sen her
yerdesin. Fakat bu ülkede seninle asla yüz yüze gelemiyorum.” (s.86)
“Gençken bilmediğim şeyse, hiçbir şeyin geçmişi
silemeyeceğiydi: Geçmiş insanın etrafına
bir ölüm kozası gibi dolanır.” (s.86)
“Aşkın karşıtı nefret değil, ayrılıktır. Aşk ve nefrette
ortak olan bir şey varsa, her iki durumda da var olan enerjidir bu – sevenle
sevileni, nefret edenle nefret edileni bir araya getirip bağlayan enerji. Her
iki tutku da ayrılıkla sınanır. Uzam ve bu nedenle de ayrılık varoluş koşulu
olur olmaz, aşk bu ayrılıkla yarışa girer. Aşk tüm uzaklıkları aşmayı amaçlar.”
(s.98)
“Ev mesafenin henüz söz geçiremediği geri dönüştür.”
(s.99)
“Kendi ölümümle beni en çok uzlaştıran şey bir düşünce,
senin ve benim kemiklerimin birlikte gömülüp dağıldığı, çırılçıplak kaldığı bir
yer düşüncesi. Kemiklerimizin ortalığa saçılmış darmadağın yattıkları bir yer.
Kaburga kemiklerinden biri kafatasıma dayalı. Sol el kemiklerimden biri kalça
kemiğinin içine girmiş. Kırık kaburga kemiklerimin üstünde göğsün bir çiçek
gibi. Ayak kemiklerimiz, yüzlercesi darmadağın. İç içeliğimizi böyle
imgeleyişimin, yalnızca kalsiyum fosfattan oluşsa da, huzur verici olması
garip. Ama öyle. Seninle olduktan sonra, kalsiyum fosfat bile olmanın yeteceği
bir yer düşünüyorum.” (s.109)