“Her şey varolabilmek için bir hedefi tam ortasından
vurmalı; on ikiyi ıskalayan hiçbir şey varolamıyor.” (s.12)
“Kız kardeşi, Tanrı’nın nesneler arasındaki hava, boşluk
olduğuna inanıyormuş. Böylece her şey Tanrı’nın içinde oluyor, Tanrı’nın içinde
dolanıyor. Fena fikir değil, değil mi? Ressamların algılama tarzına çok yakın
bir bakış. Ressamlar imanlı olduğu için değil, hep resmetmeye çalıştıkları şey
tam da bu görünmez boşluk olduğu için.” (s.21)
“Rüyamda tuhaf bir satıcı olmuştum; görünüşler ve görüntüler
satıcısı. Görünüşler ve görünümler alıp satıyordum. Rüyada bir sır
keşfetmiştim! Kendi başıma. Kimsenin yardımı olmadan. Sır, baktığım şeyin- bir
kova su, bir inek, yukarıdan görünen bir şehir (Toledo gibi), bir meşe ağacı
–içine girmek, ve girdikten sonra da görünümünü daha iyi hale getirecek şekilde
onu yeniden düzenlemekti. Daha iyi, onu daha güzel ya da daha uyumlu yapmak
anlamına gelmiyordu; meşe ağacını tüm meşe ağaçlarını temsil edecek şekilde
daha tipik yapmak demek de değildi; yalnızca inek, şehir ya da su kovasını daha
görünür bir biçimde biricik olabilsin diye, daha kendisi yapmak demekti.”
(s.28)