“Her şey bir yana hüsran her daim bir baştan çıkarılma
sahnesidir, kurtulmaya, sahte çözümler bulmaya çalıştığımız, bizi daha radikal
aldanmaların içine sürükleyen bir şeydir.” (s.20)
“Sanki hüsranlarımız dünya üzerinde bilmeyi istediğimiz
son şeylerdir. Suni hüsranları gerçek hüsranlara yeğleyebiliriz ya da hüsranla
tatmin arasındaki bağlantıyı gözardı edebilir veya buna karşı çıkabiliriz. Basitçe
söylemek gerekirse hüsran, onunla başa çıkma girişimlerimizden biri duyarsızlık
olsa da duyarsız kalamayacağımız bir şeydir.” (s.21)
“Aşık olmak varlığından haberdar olmadığınız bir hüsranın
hatırlatılmasıdır; birini istemiş, bir şeyden mahrum kalmışsınızdır ve sonra
birden o şey karşınızda belirir. Bu deneyimle yenilenen yoğun bir hüsran ve
yoğun bir tatmindir. Tuhaf bir biçimde sanki beklediğimiz biri vardır ama o
kişi gelene kadar beklediğinizin o olduğundan haberiniz yoktur. Daha öncesinde
hayatınızda bir şeyin eksik olduğunun farkında olun ya da olmayın, istediğiniz
kişiyle tanıştığınızda o farkındalığa erişirsiniz.” (s.23)
“Aradığımız ve hiç var olmadığı için asla yeniden
bulamayacağımız nesne ya da insan, arzu ettiğimiz şeydir. Bir başka deyişle,
hüsran hissine bulduğumuz ilk yalancı çözümden –yaşamaktan korktuğumuz hüsranı
hissetmemize engel olacak ideal bir arzu nesnesi yaratmaktan- asla
kurtulamayız. Kafamızdaki ideal insan, gerçek insanlarla gerçek ilişkiler içine
girmekten kaçış noktamız olur.” (s.25)
“Aşk sahip olmadığınız bir şeyi var olmayan birine
vermektir.” Lacan (s.25)
“İyi bir yaşam kendi iç dünyamda ve başkalarınınkinde
neler olup bittiğini ve kim olduğumu kavradığım bir yaşam mıdır yoksa buna
ihtiyaç duymadığım, incelemeye tabi tutulan hayatın katlanılmaz olduğu bir
yaşam mı?” (s.56)
“Çekip gittiğimizde sanki çok biliyoruzdur: Kalırsak
neler olacağı hakkında, bilebileceğimizden çok daha fazlasını biliyormuş gibi davranırız. Bazen,
belki de farkına vardığımızdan daha sık, yaşadığımız deneyimlerden ziyade
yaşamadığımız deneyimlerle ilgili bilgiye sahipmişiz gibi sürdürürüz
hayatımızı.” (s.99)
“Çıkıp gitmek, bize açık olan ve belki mizacımıza da
uygun düşen bu ihtimal nihayetinde bir şeyleri kaçırmaktır. Kurtulmanın getirdiği
coşku, maruz kalınan kaybı her zaman dengelemez. Önümüzde bakabilmek için neyi
ardımızda bıraktığımızı düşünmemiz gerekir.” (s.101)
“Varsayımım şu ki, bazen deneyimlediklerimizden ziyade
deneyimlemediklerimiz hakkında daha fazla şey bildiğimizi düşünürüz. Deneyim yaşamama
tecrübesine taktığımız ad, hüsrandır.” (s.101)
“Dünyanın içinden geçen yolu bulmak, daha zordur dünyanın
ötesine gideni bulmaktan.” Wallace Stevens (s.115)