“Hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim
işte albayım. Aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde
elbiseler, gömlekler, çoraplar biriktrmeye başladı.” (s.24)
“Duvarlarına takvimler asan evlere bir türlü benzeyemedik. Evinizi,
daireye çevirdiniz bu takvimlerle, diyordum onlara. Bana gülerlerdi: Evi
olmayan ukala aydınların bu öfkesine, yuva sahibi cahil insanların rahatlığıyla
gülerlerdi.” (s.24)
“İnsan yer yatağından kolunu uzattı mı hemen halıyla
karşılaşır albayım. Sabahları kimseyi uyandırmadan, sessizce yola koyulurdum;
gezici din adamları gibi. Yalnızlığın dinini yayıyordum. Ben Tanrı misafiriyim,
kendisinin çok selamı var sizlere.” (s.24)
“Kişiliği korumak için bazen yaşamamak gerekiyor.” (s.68)
“Beklenen geç geliyor, geldiği sırada insan başka
yerlerde oluyor.” (s.73)
“Her şeyi bir düzene koymak gerekiyor Sermet Albayım. Ben
bu yüzden evlendim ve bu yüzden ayrıldım.” (s.76)
“Önce hiçbir şey yoktu. Bütün evren, kelimesiz bir
tekdüzelikten ibaretti. Fakat o sırada kelime icat edilmediği için, bu bölümü
anlatamıyoruz. Tanrı, bir süre sonra, tekdüzelikten sıkıldığı için durgunluğu
yarattı. Sonra durgun yaratıldı. Bu sıfat tek başına var olmadığı için, durgun
denizler ve durgun havalar ve durgun karalar ortaya çıktı.” (s.77)
“İnsan bazı güçlüklerden, ancak onları unutmak suretiyle
kurtulabiliyor albayım.” (s.89)
“Bütün sözlerimi yarıda kesmene izin verdim. Ben ki, bu
konuda kimseye yetki vermemişimdir. Oysa, elimin tersiyle seni yıkabilirdim.
Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla. Ve
bana bütün yaptıklarını bir bir aklımda tuttum. Derler ki, tarla kuşu
bütün gece öttüğü zaman, tarla faresi bütün ihtiyatı elden bırakır ve
yuvasından çıkarmış. Ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. Ve sonra bütün
hayallerimi yıktın. Yönetimi eline aldın. Ve sonra birlikte sokakta yürürken,
istediğin yerden karşı kaldırıma geçmeye cesaret ettin. Ve önce kelime vardı;
sen, önce vitrin vardı dedin. Ben konuşurken vitrini seyretme cüretini
gösterdin.” (s.91)
“İnsan güzel havalarda boş bulunuyor.” (s.95)
“Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor.” (s.101)
“Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile
bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir.
Sen anlamazsın tabii. Anlamak için, insanın bazı eksik yönleri olmalı.” (s.140)
“Herkesin bir fincan kahvesini içeceği bir yakını vardır.
Herkes içini, yalnız içine dökmez.” (s.144)
“Kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük
tuzaklardı.” (s.210)
“Belirli düşüncelerim yoktu. Bazı şeyleri de düşünmekten
korkuyordum. Bugün sağlam inançlarım var. Düşünceler de insanları
iyileştirebilir.” (s.243)
“İnsana ancak hayallerinde karşı konulmaz.” (s.351)
“Kendimi yaşamak zorundayım.” (s.396)
“Hemen birbirimizi eskitmeyelim. Dur ıslanmışsın, sana
kuru bir şeyler vereyim, deme. Hürriyetime düşkünüm, biliyorsun. Nasıl olsa
kururum. Günlük yaşantıların küçük koşuşturmaları içinde bunalmayalım, nefes
nefese kalmayalım. İnsan kendini kaybediyor sonra.” (s.397)
“Uzun ve durgun bir yaşantı için aklımızı koruyalım.
Çünkü Sevgiciğim, sen de biliyorsun ki, en büyük hazinemiz aklımızdır.” (s.397)
“Aptal olmalıyız albayım, aptal. Bütün kurtuluşumuz buna
bağlı.” (s.413)
“Bu yorgunluklar beni yordu. Bir süre bunları düşündüm
sadece. Fakat her zaman seni düşündüm.” (s.417)
“Yorgunluklar vardılar, fakat ümitsizlik yoktular. Sen
bir yerde bulunuyordun. Yumuşak bir yerdeydin. Sert köşelere çarpmaktan yorulan
aklımın durgun ve sürekli bir aşk içinde ancak seninle birlikte dinleneceğini
biliyordum. Bizi başkaları anlamaz Sevgi. Başkalarının aklı başkadır.” (s.417)
“-Eskiden yaşamış bir insan gibi bahsediyorsun kendinden.
Sanki geçmişin malı gibi konuşuyorsun.
-Çünkü ben
geçmiş, modası geçmiş biriyim. Burada kendimi temsilen bulunuyorum.” (s.434)
“Her zaman ne istediğini bilir o. Ben, sonrasını
düşünmekten, ne istediğimi unuturum. Oysa zaman her şeyi halleder.” (s.451)