1 Nis 2016

Oğuz Atay - Tehlikeli Oyunlar

“Hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte albayım. Aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar biriktrmeye başladı.” (s.24)

“Duvarlarına takvimler asan evlere bir türlü benzeyemedik. Evinizi, daireye çevirdiniz bu takvimlerle, diyordum onlara. Bana gülerlerdi: Evi olmayan ukala aydınların bu öfkesine, yuva sahibi cahil insanların rahatlığıyla gülerlerdi.” (s.24)

“İnsan yer yatağından kolunu uzattı mı hemen halıyla karşılaşır albayım. Sabahları kimseyi uyandırmadan, sessizce yola koyulurdum; gezici din adamları gibi. Yalnızlığın dinini yayıyordum. Ben Tanrı misafiriyim, kendisinin çok selamı var sizlere.” (s.24)

“Kişiliği korumak için bazen yaşamamak gerekiyor.” (s.68)

“Beklenen geç geliyor, geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor.” (s.73)

“Her şeyi bir düzene koymak gerekiyor Sermet Albayım. Ben bu yüzden evlendim ve bu yüzden ayrıldım.” (s.76)

“Önce hiçbir şey yoktu. Bütün evren, kelimesiz bir tekdüzelikten ibaretti. Fakat o sırada kelime icat edilmediği için, bu bölümü anlatamıyoruz. Tanrı, bir süre sonra, tekdüzelikten sıkıldığı için durgunluğu yarattı. Sonra durgun yaratıldı. Bu sıfat tek başına var olmadığı için, durgun denizler ve durgun havalar ve durgun karalar ortaya çıktı.” (s.77)

“İnsan bazı güçlüklerden, ancak onları unutmak suretiyle kurtulabiliyor albayım.” (s.89)

“Bütün sözlerimi yarıda kesmene izin verdim. Ben ki, bu konuda kimseye yetki vermemişimdir. Oysa, elimin tersiyle seni yıkabilirdim. Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla. Ve  bana bütün yaptıklarını bir bir aklımda tuttum. Derler ki, tarla kuşu bütün gece öttüğü zaman, tarla faresi bütün ihtiyatı elden bırakır ve yuvasından çıkarmış. Ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. Ve sonra bütün hayallerimi yıktın. Yönetimi eline aldın. Ve sonra birlikte sokakta yürürken, istediğin yerden karşı kaldırıma geçmeye cesaret ettin. Ve önce kelime vardı; sen, önce vitrin vardı dedin. Ben konuşurken vitrini seyretme cüretini gösterdin.” (s.91)

“İnsan güzel havalarda boş bulunuyor.” (s.95)

“Kelimeler, albayım, bazı anlamlara gelmiyor.” (s.101)

“Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir. Sen anlamazsın tabii. Anlamak için, insanın bazı eksik yönleri olmalı.” (s.140)

“Herkesin bir fincan kahvesini içeceği bir yakını vardır. Herkes içini, yalnız içine dökmez.” (s.144)

“Kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.” (s.210)

“Belirli düşüncelerim yoktu. Bazı şeyleri de düşünmekten korkuyordum. Bugün sağlam inançlarım var. Düşünceler de insanları iyileştirebilir.” (s.243)

“İnsana ancak hayallerinde karşı konulmaz.” (s.351)

“Kendimi yaşamak zorundayım.” (s.396)

“Hemen birbirimizi eskitmeyelim. Dur ıslanmışsın, sana kuru bir şeyler vereyim, deme. Hürriyetime düşkünüm, biliyorsun. Nasıl olsa kururum. Günlük yaşantıların küçük koşuşturmaları içinde bunalmayalım, nefes nefese kalmayalım. İnsan kendini kaybediyor sonra.” (s.397)

“Uzun ve durgun bir yaşantı için aklımızı koruyalım. Çünkü Sevgiciğim, sen de biliyorsun ki, en büyük hazinemiz aklımızdır.” (s.397)

“Aptal olmalıyız albayım, aptal. Bütün kurtuluşumuz buna bağlı.” (s.413)

“Bu yorgunluklar beni yordu. Bir süre bunları düşündüm sadece. Fakat her zaman seni düşündüm.” (s.417)

“Yorgunluklar vardılar, fakat ümitsizlik yoktular. Sen bir yerde bulunuyordun. Yumuşak bir yerdeydin. Sert köşelere çarpmaktan yorulan aklımın durgun ve sürekli bir aşk içinde ancak seninle birlikte dinleneceğini biliyordum. Bizi başkaları anlamaz Sevgi. Başkalarının aklı başkadır.” (s.417)

“-Eskiden yaşamış bir insan gibi bahsediyorsun kendinden. Sanki geçmişin malı gibi konuşuyorsun.
  -Çünkü ben geçmiş, modası geçmiş biriyim. Burada kendimi temsilen bulunuyorum.” (s.434)

“Her zaman ne istediğini bilir o. Ben, sonrasını düşünmekten, ne istediğimi unuturum. Oysa zaman her şeyi halleder.” (s.451)