16 Eyl 2010

Jean Paul Sartre - Yaşanmayan Zaman Özgürlüğün Yolları 2

“Sevmeyi istemek bile suç. Bu kendiliğinden varolmalı, soluk alır gibi, zorunluluk halinde...” (s.21)

“Ölüm insanların alnına yazılmıştı. Yıkıntı ve yokluk, eşyanın... “(s.23)

“Her yerde insanlar dumanı tüten çorba kaselerinin çevresinde toplanmıştır, ekmek keser, şaraplarını kadehlerine doldurur, bıçaklarını bilerler ve bu alışılmış, günlük hareketler hep barışı dokur. Barış, oradadır, bütün o geleceklerle örülmüş, onda doğanın yenilmez inadı vardır, o güneşin ölümsüz gidiş dönüşüdür, toprağın ürperen hareketsizliğidir, insanın bütün çabasının gerçek anlamıdır. Onu arzulamayan, onu çağırmayan, onu gerçekleştirmeyen tek hareket yoktur.” (s.45)

“Güç kullanmak zorunda kalmak istemezseniz, gücünüzü gösterin.” (s.50)

“'Bütün bu kafanın içindeki fikirlerle sen ne diye dövüştün' diye soruyordu. O da 'Bu son savaş olsun diye dövüştüm' yanıtını veriyordu...” (s.58)

“Ne var ki insanlar gerçeğe dosdoğru bakmak istemezler. Hele kadınlar: Bir şey düşündükleri zaman, hemen büsbütün başka bir şeyden söz etmeye koyulurlar.” (s.60)

“Bende kendimin olan hiçbir şey yok artık, hatta geçmişim bile. Beni yaşamımdan kurtardılar.” (s.78)

“İnsan her yere kendisiyle birlikte gider.” (s.116)

“Hiçbir şey, asla gerçekten korkunç değildir. Bir son sınır, bir uç yoktur insan için.” (s.117)

“Yalnızlık ciğerlerine doldurduğu hava gibiydi, kullandığını farketmezdi bile.” (s.117)

“Artık birbirlerine de bakmıyorlar. Birbirlerine bakmak zorunda değiller. Onlar içlerinden beraberler çünkü.” (s.125)

“Her şeyi, ben her şeyi bir tanık için yaptım şimdiye kadar. Tanığı olmazsa buharlaşır, yok olur insan.” (s.175)

“Bana bakıyorsun ve bütün umutlar kaçıyor, uzaklaşıyor. Kendi kendimden kaça kaça yorgun düştüm. Ama biliyorum ki, senin bakışının altında kaçamam kendimden. Kaçamam...” (s.176)

“Tek bir kadını incele. Ama dikkatle, yakından incele. Kadın’ı tanımış olursun...” (s.201)

“Savaş bir hastalık değildir. Savaş, katlanılmaz bir felakettir, çünkü insana insan eliyle gelir." (s.229)

“Sanki körmüşüz gibi, birbirimizi parmak uçlarımızla tanımaya çalışıyoruz.” (s.232)

“Gidersem başkalarına isyan etmiş olurum, gitmezsem isyanım kendime olur.” (s.243)

“Sarhoşluğun en güzel yanı buydu işte, insana maddeler üzerinde tanıdığı o sınırsız hükmetme gücüydü. Dokunmaya bile gerek yok: Bir bakış ve sahip olurdu insan.” (s.248)

“Gezegene karşıdan, ta karşıdan bakmayı denese insan, gezegen bin parçaya ayrılarak dağılacaktı, geride yalnızca bilinçler kalacaktı, teker teker bilinçler. Her biri bir sigara ucu, bir duvar, tanıdık yüzler gören ve alınyazısını kendi sorumluluğu altında yeniden kurmaya çabalayan yüz milyon bağımsız bilinç.” (s.286)

“Bu özgürlüğü ben ne kadar aradım: O kadar yakınımdaydı ki, göremedim onu, elimi değdiremedim, özgürlük bendim oysa, ben, kendim. Ben, kendi özgürlüğümüm.” (s.316)

“Dünyanın dışında, geçmişin dışında, benim dışımda; özgürlük bir sürgündür ve ben özgür olmaya mahkumum.” (s.317)

“Canım size dokunmak istedi, bana baktığınız için.” (s.331)

“Ayıplarım ve değerlerim var, başım, hep bunlardan yukarıda, görmeme ya da kendimi bütünüyle seyredebilmek için kendimden iki adım geri çekilmeme olanak yok.” (s.353)

“Sen, kendi tanıdığın ben’le bendeki saklı ben arasında bir uzlaştırıcı ve bunun için de benim gözümde dünyadaki en değerli, en vazgeçilmez varlıktın. Sen beni, olduğum gibi, hayır, olmayı istediğim gibi, sağlam, dengeli ve yalın bir varlık olarak görebiliyordun.” (s.354)

“Sonunda kendim olabilmek için değişiyorum.” (s.356)