3 Eyl 2023

Irvin D. Yalom - Bugünü Yaşama Arzusu

“Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker… Nihai olarak zafer, ölümün olacaktır çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi.”  Schopenhauer (s.9)

“Hiçbir parçamız yaşlanmanın kaderinden kaçamıyor.” (s.10)

“Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri, derinliği veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir ama öz değişmeden kalır.” Schopenhauer (s.55)

“En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız olduğunu da söyleyebiliriz çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.” Schopenhauer (s.92)

“Krallar taçlarını ve asalarını geride bıraktılar, kahramanlar da silahlarını. Ama aralarındaki, görkemlilikleri dışlarına taşan, bunu da dışarıdaki şeylerden almayan büyük insanlar, büyüklüklerini yanlarında götürürler.” Schopenhauer (s.108)

“İnsanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında geçici, muvakkaten yaşadıklarını görürler. Takdir etmeden ve zevk almadan yanlarından geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar. Ve böylece umutlarla kandırılan insan, ölümün kollarına koşar.” Schopenhauer (s.113)

“İnsanın somut olarak yaşadığı hayatın yanı sıra her zaman soyut olarak ikinci bir hayat yaşaması dikkate değer ve önemlidir. Sakince enine boyuna düşünme alanında, önceden onu tamamen ele geçiren ve yoğun bir şekilde etkileyen şeyler soğuk, renksiz ve uzak görünür: O yalnızca bir seyirci ve gözlemcidir.” Schopenhauer (s.138)

“Bir keresinde öğretmenim, insanın başkası tarafından rahatsız edilemeyeceğini söylemişti. Kişinin sükunetini ancak kendisi bozabilir.” (s.144)

“Can sıkıntısıyla ilgili en korkunç şey nedir? Neden aceleyle can sıkıntısını gidermeye çalışırız? Çünkü bu, varoluşla ilgili tatsız gerçeklerin (önemsizliğimiz, anlamsız varoluşumuz, yok olmaya veya ölüme doğru önlenemez şekilde ilerleyişimiz) kısa süre içinde ortaya çıktığı, dikkat çelicilerin olmadığı bir durumdur.

Bundan dolayı insan hayatı sonsuz bir isteme, tatmin olma, can sıkıntısı ve sonra yeniden isteme döngüsünden başka nedir ki? Bu bütün canlı türleri için geçerli midir? Durumun insanlar için en kötüsü olduğunu söylüyordu Schopenhauer çünkü zeka arttıkça acının yoğunluğu da artmaktadır.” (s.284)

“Gençliğimde bile, başkaları mal mülk edinmek için çabalarken benim bu tür şeylere başvurmak zorunda olmadığımı çünkü içimde bütün mallardan daha değerli olan bir hazine taşıdığımı fark ettim; en önemli şey, zihinsel gelişimin ve tam bağımsızlığın temel koşul olduğu bu hazineyi güçlendirmekti… İnsanın doğasının ve haklarının tersine, gücümü kendi saadetimin  artırılmasından almak zorundaydım, böylece bu gücü insanlığın hizmetine sunabilirdim. Zekâm bana değil, dünyaya aitti.” (s.354)