17 Tem 2022

Erich Fromm - Psikanaliz ve Zen - Budizm

 “Zen Budizm, Hint akılcılığı ve soyutlanması ile Çin somutluğu ve gerçekçiliğinin bir karışımıdır. Zen ne kadar Doğulu ise Psikanaliz de o kadar batılıdır. Oysa psikanaliz ve zen, insanın doğasıyla ve dönüşümüne yol açan bir pratikle ilgili olmalarına rağmen aralarındaki farklılıklar benzerliklerden daha ağır basar. Psikanaliz, bilimsel bir yöntemdir, dinden tamamen bağımsızdır. Zen, aydınlanmaya erişme tekniği ve teorisi olup, Batı’da dini veya mistik olarak görülebilecek bir deneyimdir. Psikanaliz ruhsal bozukluklara dair bir tedavidir, Zen ise bir tinsel kurtuluş yoludur.” (s.7)

“Batı’da yaşayan insanların çoğunluğu Batı kültürüne ait bir bunalım yaşadıklarını fark etmemelerine rağmen (son derece kritik bir durumda olan kişilerin çoğu bu krizin farkına muhtemelen hiç varmamışlardır) en azından bazı önemli gözlemciler arasında bu bunalımın varlığı ve niteliği üzerinde bir mutabakat mevcuttur. Bu keyifsizlik, bıkkınlık, zamane hastalığı diye tarif edilen ve yaşamın sağırlaşması; insanın kendine, hemcinsine ve doğaya yabancılaşması şeklinde bunalımdır.” (s.9)

“Batılı insan duygularını yaşamakta şizoid bir acizlik halinde; dolayısıyla kaygılı, bunalımlı ve umutsuz. Hâlâ mutluluk, bireysellik, girişkenlik amaçlarını desteklermiş gibi görünüyor fakat aslında hiçbir amacı yok. Ona ne için yaşadığını, tüm uğraşlarının amacının ne olduğunu sorun, mahcup olacaktır. Bazısı ailesi için yaşadığını, diğerleri amaçlarının eğlenmek olduğunu ve yine bir kısmı da amaçlarının para kazanmak olduğunu söyleyebilir fakat aslında hiçbiri ne için yaşadığını bilmez; tek başına olmaktan ve güvensizlikten kaçmaktan başka bir amaçları yoktur.” (s.10)

“İnsanın gizli motivasyonlarını yeni bir tarafsızlıkla inceleyen Freud, mutlak güce sahip, her şeyi bilen bir Tanrı’ya duyulan inancın köklerinin, insanın varoluşunun acizliğine ve yardım eli uzatan bir anne-babaya, yani cennetteki Tanrı’ya inanmak suretiyle bu acizliğiyle başa çıkmaya çalışmasına dayandığını fark etmişti.” (s.11)

“Esenlik, insanın doğasıyla uyum içinde olmasıdır.” (s.21)

“Esenlik, aklın tam gelişmiş olduğu duruma ulaşmış olma halidir: Akıl, salt zihinsel muhakeme anlamında değil, hakikati idrak etmek anlamındadır. Esenlik, ancak kişinin narsisizmini  yendiği dereceye kadar; kişinin açık, karşılık veren, duyarlı, uyanık ve boş olabildiği dereceye kadar mümkün olabilir.” (s.26)

“Esenlik, kişinin potansiyelindeki kişi haline gelmesi demektir.” (s.27)

“Esenlik, kişinin benliğini (egosunu) bırakması, egosunu koruma ve yükseltme peşinde koşmayı bırakması, sahip olma, koruma, gıpta etme, kullanma değil de, olma eylemi içinde kendini yaşamasıdır.” (s.27)

“Zen, gündelik düşünce tarzınızdır, kapının içeri mi dışarı mı açıldığı, tamamen menteşenin ayarlanmasına bağlıdır.” Suzuki (s.57)

“Aydınlanmayı, psikolojik terimlerle ifade etmeye çalışsaydık bunun, kişinin tamamen kendi içindeki ve dışındaki gerçekliğe döndüğü, gerçekliğin tamamen farkında olup onu tamamen kavradığı bir hal olduğunu söylerdim. O, bunun farkındadır, yani beyni ya da vücudunun herhangi bir parçası değil, kendisi, bütün insan, bunun farkındadır. Onun farkındadır; düşüncesiyle kavradığı ta ötedeki bir nesnenin değil de, onun, yani çiçeğin, köpeğin, insanın tam gerçekliğiyle farkındadır. Uyanan kişi, dünyaya açık ve duyarlıdır; açık ve duyarlı olabilir çünkü bir nesne gibi kendine tutunmaktan vazgeçmiş, böylece boşalıp almaya hazır hale gelmiştir. Aydınlanmış olmak, tüm kişiliğin gerçekliğe tam olarak uyanışı, demektir.” (s.28)

“Kendime yabancı olmadığım taktirde hiç kimse ve hiçbir şey bana yabancı değildir. Ayrıca, kendime yabancılaşan parçamın derecesine ve bilinçdışımın bilincimden ayrıldığı dereceye kadar dünyayı kavrayışım çeşitli şekillerde yanıltılır.” (s.72)

“Olgun insan, kendini, duygusal kirlenmeden ve idrakin müdahalesinden arındırmışsa; “korku, kaygı, güvensizlik gibi rahatsız edici duyguların ona saldıracağı yer bulamayacakları bir özgürlük ve kendiliğindenlik yaşamını” gerçekleştirebilir.” Suzuki (s.79)