“Düşler, düşler, en koyusu kendiliğin.” (s.5)
“Akıl ideale varamayınca hicve varıyor.” (s.8)
“Çirkin insanlardan iğrendiğim kadar güzellerden de
iğrenirim. Hatta diyebilirim ki, estetik kaygısındaki her şey iğrendirir beni.”
(s.16)
“Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret
edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz nefreti seçerim.
Kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şeye ve
herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi
yapma zorunluluğumdandır.” (s.21)
“Dünyada kıpırdamadan durmak, her türlü oyalayıcıyı,
bulanıklaştırıcıyı reddetmek kadar güç ve sıra dışı bir şey olamaz. Herkesin
gelmeyeceği herkesçe bilindiği halde, beklediği şeyleri, farkında değilmiş gibi
kıpırtısızca beklemesi, olanı biteni sessizce izlemesi, zamanın tüm ağırlığını
ve saydamlığını her saniye tüm netliğiyle görmesi ve yine kıpırdamaması gibi.
İşte yaşamın en uç noktası budur.” (s.26)
“Neden sizin özleminiz ben değilim? Beni denemediniz
ki...” (s.26)
“Maceraları kafamda yaşasam da zaman kaybetmesem –hem de
hırpalanmasam- hem de yalancı durumuna düşmesem. Korkak mı olurum –kendini
esirgeyen mi- suçlu mu, aldatan mı... Ah, bir olsam. O zaman her şey olurum.”
(s.27)
“Gün geçmiyor ki bir gün de geçmesin.” (s.34)
“Bir günü daha bitirmenin sevincini, yarına başlıyor
olmam yarıda bırakıyor.” (s.55)
“Hayat felsefesi yoktur, hayat vardır. Hayat felsefesi
insanın bunu örtbas etmek için uydurduğu sözlerdir.” (s.58)
“Bu kış duruyorum. Geçen kış yine duruyordum. Böylece
kışları yapacak çok işim oluyor. Sanki geçmiyor da, eskitiyorum. Durduğu
yerde... Her şey, olduğu yerde. Artık kendim diken oldum –ayakkabısız
gezebilirim.” (s.66)
“Kendim hariç her şeye uzağım, ve çok kişiyi öldürdüm;
kafam cinayetlerle dolu. Tüketmek gerek anlamları –ama üretmek ve tüketmek. Yok
etmek –ama var edip sonra yok etmek... Güneşi suçluyorum, söndürmek gerek bu
boş yangını. Bana en uzak yerlerdeyim çoğu zaman, sonsuz yaşamın içindeki
düzelmeyen kambur... Benim gökyüzüm delinmedi; delinen, anlar ve zihnimin
saydamlığı.” (s.86)
“Nereye baksam, yaşamım değil gördüğüm.” (s.86)
“Aslında şunu söylemem gerekiyor: Hani bazı filmlerde
kadın oyuncu beyaz, ipek bir sabahlık giyer ve erkek yaklaşınca, o sabahlık
sessizce görevini tamamlayıp usulca yere düşer ya –işte, ben o kadın değil; o
sabahlık olmak istiyorum.” (s.91)