“Keder bizi katiyete sürüklüyor.” (s.12)
“Kalbimi bir taç gibi taşıyorum.” (s.15)
“Belleğini boşalt ve etrafındaki yangına kulak ver.
Belleğini unutma; bırak ihtiyaç duyduğu tüm renklerle değerli bir yerde
varlığını sürdürsün; belleğini Devlet Gemisi’nin direğine bir korsan bayrağı
gibi çek ve kendini çıngırdayan şimdiye nişanla.” (s.17)
“Beni, benim tarzımda sevmesini istiyorum.” (s.30)
“Söz şeffaf tenlerden açılmışken, Edith’in boynu öyleydi;
gördüğüm en ince, en yumuşak ten. Biraz ağır bir kolyenin kesip kanatacağını
sanabilirdiniz. Onu boynundan öpmek bir kaplumbağanın omzunu örtmek kadar zorlu
ve çok özel bir şeydi.” (s.32)
“İçimdeki bütün dünlerle yeni bir şeye nasıl
başlayabilirim?” (s.45)
“İnsanın dünyayı nasıl kaybettiği bir sırdır.” (s.51)
“Ey Tanrım, sabahın mükemmel. Senin dünyanda insanlar
canlı asansördeki küçük çocukları duyabiliyorum. Uçak gerçek mavi gökyüzünde
uçuyor. Mide bulantısı senin gözünde bir depremdir. Dünyanın bile bir bedeni
var. Ebediyen gözleniyoruz. Oturduğum mutfakta seni tanımaya çalışıyorum. Küçük
kalbimden korkuyorum. Kolum neden bir leylak ağacı değil, anlayamıyorum.
Korkuyorum çünkü ölüm de senin fikrin.” (s.62)