“Geceyle gündüz arasında birdenbire kayan ve hiç
bitmeyecek olan bir üçüncü zaman diliminde yaşadığımız duygusuna kapılmıştım.”
“Kendimi koşu yolu olmayan bir dünyada yaşayan bir yarış
atı gibi hissediyorum.”
“Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken
görüyordum, incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için
açlıktan ölüyordum.”
“Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği,
oysa bir erkeğin biri temiz öteki kirli iki yaşantısı olabileceği düşüncesi beni
çileden çıkarıyordu.”
“Hep aynı şey oluyordu. Uzaklarda kusursuz bir erkek
görüyor ama o erkeğin yakınına gelir gelmez hiç de uygun biri olmadığını
anlıyordum. Hiç evlenmek istemeyişimin nedenlerinden biri de buydu. Hayatta istediğim
en son şey, sonsuz güvenceye kavuşmaktı. Ben değişiklik ve heyecan istiyordum.
Havai fişeklerden fışkıran kıvılcımlar gibi her yöne atılmak istiyordum.”
“Belki de gerçekten evlenip çocuk doğurduktan sonra
insanın beyni yıkanmış gibi oluyor ve ondan sonra özel bir totaliter devletin
kölesi gibi duyuları körlenerek yaşayıp gidiyordu.”
“Olmasını beklediğim hiçbir şey yoktu.”
“Başımdan hiç aşk macerası geçmemişken, hiç çocuk
doğurmamışken, yaşam hakkında nasıl yazabilirdim? Tanıdığım bir kız yakın
zamanda, Afrika’da pigmeler arasındaki maceralarıyla ilgili bir kısa öyküsüyle
ödül kazanmıştı. Bu tür şeylerle nasıl rekabet edebilirdim?”
“Dans etmek için iki kişiye gerek yok, yalnızca birinin
dans etmesi yeterli diye düşündüm ve rüzgarda savrulup bükülen bir ağaç gibi
bıraktım kendimi.”