“İnsana varmak isteyen ve varması gereken şey üzerine
çökmelidir kişinin, sanki onu özlüyormuş gibi, sanki insanın varlığını ele
geçirmekten, güçsüzlüğünün her bir atomunu teslimiyete dönüştürmekten başka bir
düşüncesi yokmuş gibi.” (s.6)
“Mektubu hâlâ bir ilişki aracı olarak, en güzel ve
kazançlı ilişki araçlarından biri olarak gören eski moda insanlardanım ben.”
(s.8)
“Kadınların kaderi: İlk ve son olarak doyuma ulaşmış,
kararlaştırılmış, cevaplanmış olmak ister, soru olarak kalmak onun doğasına
aykırıdır.” (s.11)
“Yalnızca ölümden bakıldığında aşkın hakkıyla üstesinden
gelinebilir.” (s.19)
“Çoğu insana geçmişteki yalnızlığının sonuçları kederli
yanılgılar gibi gelir, kendilerini mutluluğun göz kamaştırıcı ışıklarına
atarlar ve içsel gerçekliklerinin kontürünü unutup inkâr ederler.” (s.21)
“Geçirdiğiniz yorucu ve amansız kış, bütün sertliğiyle
bir tür donmuş neşe gibi, (dileğim odur ki) şimdi artık çözülmüş olan saf ve
güçlü bir gelecek bloğu gibi geçmiş olmalı; sel olmuş akarak, hışırdayarak,
bahara karışarak. Şimdi birbirini selamlıyor bahçelerimiz.” (s.31)
“Yaşamın, kendi ölçülerini son derece aşan
zenginlikleriyle, daha sonraki her türlü yoksul düşmeden çok daha önce
davranmış olduğunu deneyimledim. Geriye korkulacak ne kalır ki? Bu durumu
unutabilme ihtimali sadece! Ama çevremizde, içimizde, hatırlatmaya yardımcı
olacak ne kadar çok şey var.” (s.32)
“Hani yazın çayırlar arasından geçerken alçaktaki bir
çiçeğe değer insan ve çiçek de buna kokusunu salarak cevap verir, işte bunun
gibi, insan çoğunlukla kendini ruhundaki göze çarpmayan herhangi bir avuntunun içinde buluyor, yolu tıkanmış
çavlanlar gibi hemen dile gelen bir avuntunun içinde... Sizin mektubunuz da
böylesi sürprizlerle, kalbin, yalnızca arkasında tam bir yoksulluğu bırakmış
olanın tanıdığı bu saf ve hoş kokularıyla dolu.” (s.34)
“Beden, zihin ve ruh arasına hiçbir zaman kesin çizgiler
çekmedim: Biri, bir diğerine hizmet ve etki etti, ve her biri bana karşı harika
ve enfesti.” (s.41)