“Gerçeği söylemek gerekirse, tarifsiz yalnızlıklar içinde
yaşayıp gidiyoruz, özellikle en derin ve en önemli konularda hepsinden çok
büyüyor yalnızlığımız.” (s.14)
“Bir süre bu kitaplarda yaşayın, içlerinde öğrenmeye
değer göreceğiniz ne varsa öğrenin hepsini, ama her şeyden önce onları sevin.
Bin kat karşılığını göreceksiniz bu sevginin; yaşamınız ilerde nasıl bir akış
izlerse izlesin, kesinlikle şuna inanıyorum ki, bu sevgi gelişiminizin dokusuna
karışacak, yaşantılarınızın düş kırıklıklarınızın ve kıvançlarınızın en önemli
ipliklerinden biri gibi yürüyüp gidecektir bu dokuda.” (s.16)
“Bedensel haz duygusal bir yaşantıdır. Güzel bir yemişin
saf seyrine ya da ağzı dolduran meyvenin dilde uyandırdığı saf duyguya benzer
tıpkı: bize bağışlanan, büyük ve sonsuz bir yaşantıdır, dünyayı bir biliştir,
tüm bilmelerde saklı o zenginlik ve parlaklıktır. Bizim bu yaşantıya sahip çıkmamız
değildir kötü olan. Hemen herkesin ona aşırı yüklenmesi, ondan savurganlığa
kaçması, onu uyarıcı bir nesne gibi yaşamının yorgun köşelerine yerleştirmesi,
yaşamın doruk noktalarında ise kendisini toparlamasına yarayacak değil de,
kendisini oyalayacak bir nesne gibi ona başvurmasıdır.” (s.25)
“Anne babalarla çocuklar arasında her vakit patlak
verdiği görülen yangının üzerine körükle gitmeyin. Böyle yapmanız çocuklardaki
azımsanmayacak güç kaynağını kurutacak, beri yandan yaşlıların bir anlayıştan
kaynaklanmasa da, etkinlik göstermekten ve karşıdakini ısıtmaktan geri kalmayan
sevgisini yiyip yutacaktır. Onlara başvurup akıl istemeyin, onlardan anlayış
göreceğinizi ummayın; ama bir miras gibi sizin için saklı tutulan bir sevginin
yüreklerinde yaşadığına inanın, bu sevginin kendisinde bir gücü barındırdığına,
bir kutsanmışlığı içerdiğine ve çok ilerilere gidebilmeniz için söz konusu kutsanmışlıktan
dışarı ayak atmanız gerekmediğine inanın!” (s.29)
“Yalnızlığınızın büyüklüğünü de duyumsarsanız buna
sevinin; çünkü diye sorun kendinize, büyüklüğü içermeyen bir yalnızlık neye
yarar? Topu topu tek bir yalnızlık vardır, o da büyüktür, kolay katlanılacak
gibi değildir. Dolayısıyla, herkesin yaşamında öyle saatler vardır ki, insan
yalnızlığı verip ne denli yavan ve ucuz olursa olsun bir beraberliği almak
ister karşılığında; iyi kötü ilk rastlayacağı kişiyle, en sıradan bir kişiyle
sözde birazcık bir anlaşma uğruna yalnızlığı elden çıkarmak ister. Ama belki de
yalnızlığın büyüdüğü saatlerdir bunlar; çünkü onun büyüyüşü de tıpkı oğlanların
büyümesi gibi birtakım acı ve sancılarla gerçekleşir ve baharın ilk günleri
gibi hüzünle dolup taşar. Ancak, şaşırtmasın bu sizi. Bizlere gereken
yalnızlıktır, büyük, içsel bir yalnızlık. Kendi içine yürümek ve saatler boyu
kimselere rastlamamak... İşte erişilmesi gereken şey bizler için.” (s.33)
“Anlamak yalnızlıktır.” (s.34)
“Sevmek de iyidir, çünkü zordur sevmek. İnsanın insanı
sevmesi: bize verilmiş ödevlerin hepsinden zoru budur belki, tüm sınırların
ötesinde bir ödevdir, en son sınama ve deneme, diğer bütün uğraşların kendisi
için bir hazırlık sayılacağı bir uğraştır. Bunun içindir ki genellikle bütün
işlerde henüz toy gençler sevmenin üstesinden gelemez; sevmeyi öğreneceklerdir
henüz. Tüm varlıklarıyla, yalnızlıklar ve korkular içinde hop hop atan
yüreklerinin çevresinde bir araya toplanmış bütün güçleriyle sevmeyi
öğrenmeleri gerekmektedir. Ama çıraklık denen şey, kendi içinde kapalı uzun bir
dönem oluşturur hep, dolayısıyla sevmeyi öğrenmek de yaşamın hayli içerlerine
dek uzanır, sürer epey zaman.” (s.40)
“Kişi için olgunlaşmanın, kendi içinde bir şey olmanın,
dünya olmanın, bir başkası uğruna kendisi için bir dünya olmanın yolunda yüce
bir fırsattır sevgi; kişiye yöneltilen, alçakgönüllü diye nitelenemeyecek geniş
kapsamlı bir istektir, bir kimseyi başkaları arasından seçip ötelere çağıran
bir güçtür.” (s.41)
“Güneş yerinde duruyor, sonsuz boşlukta yalnız bizleriz
devinen.” (s.49)
“Sizi şimdiye kadar en iyi saatlerinizde olduğunuzdan
daha iyi duruma getirebilecek her şey iyidir. Bütün kanınıza işlemişse, gelip
geçici bir esriklik değilse, bir bulanık hüzün olmayıp baktığınız zaman dibini
görebileceğiniz bir sevinçse bu, tüm açılıp yayılmalar iyidir. Bilmem
anlatabiliyor muyum?” (s.56)
“Kuşkunuz da iyi bir özelliğe dönüşebilir, yeter ki
eğitin onu. Bilici olmalı kuşkunuz, eleştirici olmalı. Size bir şeyi zehir
etmek istedi mi sorun bakalım, neden şu ya da bu şey çirkinmiş, kanıtlar
isteyin, sınamadan geçirin kendisini. Belki o zaman çaresiz kalacak, ne yapıp
edeceğini bilemeyecektir; ama belki de kafa tutacaktır size. Sakın arkasını
bırakayım demeyin, kanıt isteyin hep ve her defasında böyle davranın, böyle
uyanık ve şaşmaz. Bakacaksınız bir gün gelecek, kuşkunuz sizi mahveden bir
nesne özelliğini yitirecektir; hizmetinize çalışan en iyi uşaklardan birine
dönüşecek, belki de yaşamınızın kurulup çatılmasına katkı yapan tüm güçlerin en
akıllısı olacaktır.” (s.56)