“İnsan felaketleri ancak izleyebilir, kavrayamaz.” (s.17)
“Gece sersemliğinin bir yönü de insanın sık sık düşündüğü
bir şeyi bir kez daha düşünmesi.” (s.28)
“Terk edilmiş değilim ama kendimi neden yapayalnız
hissediyorum?” (s.34)
“Kaçış halinde olmak iyi bir durum çünkü kaçışın
nedenleri daha kaçarken bile kendiliğinden ortadan kalkıyor.” (s.35)
“Bir şeye sırt çevirebildiğim zaman adeta canlanıyorum.”
(s.35)
“İçimde hep ağır şeyler kıpırdanıyor. Zira bir felaketi
önceden hisseden ama bunu ifade edemeyen bir adam oldum ben hep. Sorunlu bir
ruh haline kaymamam için sıradan bir şeylerin olması gerekirdi şimdi.” (s.38)
“Yalnız biri olduğum için günde birkaç kez özür dilemek
gelir içimden. Halbuki gerçekten yalnız bir insan değilim, bunun için suçluluk
da duymuyorum. Yalnızlığın giderek hoşuma gitmesidir belki doğru olmayan.”
(s.50)
“Evliliklerinden önce annemle babam, bira bahçelerinde,
kır lokantalarında oturan, geleceğe umutla bakan neşeli gençlerdi. Hemen hemen
herkes gibi onlar da kendi güçlerini gözlerinde fazla büyütmüş, evlenip çocuk
sahibi olmuşlardı. Sonraki fotoğraflarda annemle babamın yüzü endişeli ve
bıkkın görünüyordu. Eski aile fotoğraflarına bakarken birdenbire anlamıştım ki,
annemle babam mutluluklarını ve yeni tutsaklığı (evliliği) birleştirmeye
çalışmalarının bedelini, bir daha sonu gelmeyen bir kederle ödemişti.” (s.59)
“Hayattaki en önemli tecrübelerimden biri, şimdiye kadar
kapıldığım kaygıların hemen hemen hepsinin lüzumsuzluğunun ya da
anlamsızlığının er ya da geç ortaya
çıkması.” (s.76)
“Bazen bana aniden baskın yapan aşırı duyarlılıktan
öldüğümü hayal ediyorum. O zaman bir acil doktor koşup gelir, yapabileceği tek
şey öldüğümü tespit etmek olurdu. Ölüm sebebi olarak da şunu yazardı ölüm
raporuna: Aşırı duyarlılık.” (s.83)
“Gerçekleşmeseler de hayatta kalmayı başardı benim
isteklerim.” (s.86)
“Mutluluk uğruna böyle bir mücadeleye gerek
kalmamalıydı.” (s.117)