“Anlaşılmayı her zaman reddettim. Anlaşılmak kendini
satmaktır.” (s.11)
“İnsanları sevmeyiz. Sevdiğimiz; birisi hakkında
oluşturduğumuz fikirdir. Uydurduğumuz bir kavramı – aslında kendimizi –
severiz.” (s.11)
“Aşık olmak, yalnızlıktan usanmaktır; bu yüzden bir
korkaklıktır, kendimize ihanettir.” (s.12)
“Hayata ve diğer insanlara tahammül edemem. Gerçekle yüz
yüze gelemem. Güneş bile umudumu kırar ve moralimi bozar. Sadece geceleyin,
tümüyle yalnızken, içime kapanmışken, unutulmuş ve kaybolmuşken, gerçek ve
yararlı hiçbir şeyle bağlantım kalmamışsa, ancak o zaman kendimi bulur ve
huzurlu hissederim.” (s.12)
“En çok acıtan hisler, en çok yakan duygular, en saçma
olanlardır. İmkansız şeylerin arzusunu duymak kesinlikle imkansız oldukları
içindir; geçmişe olmayan şeyler için duyulan özlem; olmuş olabilecekler için
duyulan arzu; başka birisi olmadığın için duyulan pişmanlık; dünyanın
varoluşundan duyulan tatminsizlik. Bütün bu ruhun bilincinin ara tonları, bizi,
kendiliğimizin sonsuz bir gün batımında acı dolu bir manzaranın içinde
yaratır.” (s.13)
“Geçmişim, olamadığım her şeydir.” (s.14)
“Erkenden kalktım ve var olmaya hazırlanmak için çok
zaman harcadım.” (s.14)
“Hep uyanmanın sınırındaymışım gibi hissediyorum.” (s.14)
“Kaçtığım bütün kavgaların yaralarını taşıyorum.” (s.14)
“Başımıza gelen şeylerin değeri, sürece uzunluklarıyla
değil yoğunluklarıyla ilgilidir. Bu yüzden unutulmaz anlar, açıklanamayan
şeyler ve bizim için eşsiz insanlar vardır.” (s.15)
“Hayal etmekten başka bir şey yapmadım. Bu, tek başına,
hayatımın anlamı oldu. Tek gerçek ilgim, içsel hayatıma olmuştur.” (s.15)
“Her zaman alaycı bir hayalperest olmuşumdur, kendime
verdiğim sözün aksine.
Tamamen dışlanmış birisi gibi, geçici bir gözlemci
olduğumu düşünerek her zaman gündüz düşlerimin hezimete uğradığını izlerken
eğlenmişimdir. İnandığım şeye aklım yatmadı hiçbir zaman. Ellerimi kumla doldurdum, altın olduğunu söyledim ve
avuçlarımı açarak akmalarına izin verdim. Kelimeler tek gerçeğimdi. Doğru kelimeler söylendiğinde
her şey tamamdı; kalan her zaman olduğu gibi; kumdu.” (s.16)
“Çok hayal kurdum. Artık hayal kurmaktan yoruldum ama
hayal etmekten yorulmadım. Kimse hayal etmekten yorulmaz çünkü hayal etmek
unutmaktır ve unutmak üzerimizde ağırlık yaratmaz, uyanık kaldığımız rüyasız
bir uykudur. Hayallerimde her şeye ulaştım. Uyandığım zamanlar da oldu ama ne
önemi var?” (s.20)
“Geçmişte hissettiğimizi bugün hatırlama yalnızca
geçmişin kayıp hayatını yaşayan cesetler olduğumuzdandır.” (s.20)
“Bütün yaptığım hayal kurmak. Varoluşumun anlamı sadece
bu olmuştur. Kendimle ilgili önemsediğim tek şey içsel yaşantımdır. İç dünyama
pencereyi açıp seyrederken kendimi kaybettiğimde en büyük üzüntülerim yok oldu.
Asla bir hayalperestten başka bir şey olmaya çalışmadım. Gidip hayatımı
yaşamamı söyleyen insanları asla önemsemedim. Daima benden uzak olan şeylere ve
olamadıklarıma ait oldum. Benim olmayan her şey daima şiirsel göründü. Hep
sevdiğim tek şey saf hiçlikti.” (s.24)
“Henüz yazılmamış bir romanda havada süzülen bir
karakterim ve içime hayatı üflemeyi tam olarak becerememiş birilerinin
hayalinde var olmadan önce yok oldum.” (s.26)
“Kutsanmış olanlar hayatlarını hiç kimseye emanet
etmeyenlerdir.” (s.28)
“Birbirimize görmeden bakıyoruz. Birbirimizi dinliyor ve
sadece içimizde kendimizi dışa vuran bir ses duyuyoruz. Diğerlerinin sözleri
bizim işitme duyumuzun hataları, kavrama gücümüzün enkazlarıdır. Diğer
insanların sözleri üzerine bizim anlamlandırmalarımıza nasıl güvenip
inanabiliyoruz.” (s.30)
“Düşüncelerin gözyaşları için değil, ama gözyaşlarının
düşünce için çok derin olduğunu sık sık düşünürüm.” (s.38)
“Tanrı ekonomik bir kavramdır. Gölgesinde bütün dinlerin
din adamları kendi metafizik bürokrasilerini oluşturur.” (s.38)
“Yazmak kendime yaptığım resmi bir ziyaret gibidir.”
(s.43)
“Düşünmeyen insan mutludur.” (s.43)
“Bir hata ve sapma olduğumun, asla yaşamamış olduğumun,
akıl ve fikir ile zaman doldurmak üzere var olduğumun farkına vardım.” (s.44)
“Çalışma masama hayata karşı bir sipermişcesine
yaklaşırım.” (s.50)
“Sanat yalnızlıktır.” (s.51)
“Yalnızlık beni kederlendiriyor, topluluk beni
bunaltıyor.” (s.51)
“Bazı duygular zihni bir sis gibi kaplayan uykulardır,
düşünmemize engel olan...” (s.53)
“Hayalperestin eylem adamından üstünlüğü hayal etmenin
yaşamaktan çok daha pratik olması ve hayalperestin hayattan daha çok ve çeşitli
zevkler çıkarabiliyor olmasıdır. Daha iyi ve daha doğrudan sözcüklerle; asıl
eylem adamı hayalperesttir.” (s.53)
“Vatanım Portekizcedir.” (s.56)
“Sanat, hissettiğimizi başkalarına da hissettirmeyi içerir.”
(s.56)
“Koku almak ilginç bir görme yeteneğidir. Bilinçaltının
âni bir taslağı aracılığıyla duygusal manzaralar çağrıştırır.” (s.57)
“Hayat, birilerinin dolaştığı bir ipliktir.” (s.58)
“Hep içeride yaşadım. Hayata hiç dokunmadım. Ne zaman bir
eylemin izini sürmeye başlasam, onu düşlerimde tamamladım, kahramanca. Gerçek
bir kılıç, bir kılıç hayalinden daha ağırdır. Büyük ordulara kumandanlık
yaptım, büyük savaşlar kazandım, koca mağlubiyetlerin tadını çıkardım- tamamı
zihnimdeydi.” (s.61)
“Sarayın arka tarafındaki geniş ve loş koridorda sıka
nişanlımla gezindim. Asla gerçek bir nişanlım olmadı. Sevmeyi asla öğrenemedim.
Sadece sevmeyi hayal etmeyi öğrendim.” (s.61)
“Din insan soyunun duygusal gereksinimidir. Akılcı bu
gereksinimi duymayabilir ama başkalarının duyabileceğini kabul etmek
zorundadır.” (s.68)