12 Eki 2016

Tom Robbins - Parfümün Dansı

“Geçmişte bitki ve hayvan yaşamıyla insan yaşamı arasında pek az fark vardı. Şimdi bazı insanlar kendilerini yalnız hayvan ve bitkilerden değil, öteki insanlardan bile ayırıyor.” (s.53)

“Dünyanın kenarı yoktur.” (s.55)

“-Sen bir Tanrısın. Tanrılar ölümsüz değil midir?
  -Pek sayılmaz. Evet, gerçi insanlığı yiyip bitiren, hastalık gibi, kaza gibi şeylere karşı bağışıklığımız vardır ama tanrılar da ölebilir. Ancak bize inananlar bulunduğu sürece yaşarız.” (s.59)

“Arzu kelimesi ortada bizim olmayan bir şeyin varlığını gösteriyor. Eğer her şeyimiz varsa, o zaman arzu olamaz, çünkü isteyecek bir şey kalmamış olur. Bence Buda’nın bize söylemek istediği de bu. Her şeyimiz var. Hepimizin. Her zaman var. O halde arzu etmek gereksizdir.” (s.120)

“Arzum eskisinden daha az değildi, yanlış anlama. Ama artık kendimi o arzuyla özdeşleştirmiyorum. Belki arzular bu yüzden insanlara felaket getiriyor. Arzularımızla özdeşleşince, onları fazla ciddiye alınca, yalnız hayal kırıklığına karşı duyarlılığımızı artırmakla kalmıyoruz, ayrıca o arzuların serbestçe ve kolayca yerine gelmesini zorlaştıracak bir atmosfer yaratıyoruz.” (s.122)

“Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulamaz biri yapmasıdır. Aşkla mantığın farkı da şudur: aşkın gözünde bir kurbağa pekala prens olabilir. Oysa mantıkçının analizinde, aşığın önce o kurbağanın prens olduğunu kanıtlaması gerekir, ki bu girişim nice tutkunun parıltısını körletmeye yeter.” (s.147)

“Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri doldurulmaz biri yapmasıdır. Ama aşıklar yine de kavga eder. Çoğunlukla aralarındaki havayı yeni baştan elektriklendirebilmek, ilişkilerini canlı tutabilmek için, genellikle cinsel kıskançlık denilen o terli kimono, sandıktan hışımla çıkarılır. Hoş onun yerine hangi bahane kullanılsa yine olur. Çatışmanın pancar derinliğindeki topraklara kök salmış sorunlardan kaynaklanması pek ender bir olaydır. Ama olduğu zaman, ona özel bir hüzün eşlik eder; çünkü zihnin iyileşmesi kalbinkinden çok daha yavaştır ve bu tür kavgalar çok uzun zamandan beri başarılı olagelmiş birliktelikleri bile yıkabilirler.” (s.148)

“Ölüme giden şey aslında yaşlanmak değildir. Yaşlanmanın sonunda ölüm geldiğine inanmak götürür bizi ölüme.” (s.177)