“Sana ne yazabilirim ki? Ben kendim için yazmak
istiyorum. Olmuyor.” (s.13)
“Gelir gelmez ondan boşanacağım. Yeniden denenecek hiçbir
şey yok. Kendisine yazdım. İsterse, kalabilirse orada kalsın. Şimdilik, hiç
kimseyle uykumu paylaşmayacağım. Umutsuzluk dolu birisiyle hele hiç. O zaman
birlikte balkondan atlamak kalıyor geriye.” (s.16)
“Hemen gel. Sen olmazsan hiç kimseyi göremeyeceğim. En
çok ve en uzun sana inandım.” (s.17)
“Eski aşklara dönemezsin ama eski kitaplara
dönebilirsin.” Ferit Edgü (s.40)
“İhtiyarlık diye bir olguya inanmıyorum, çünkü gençliğe
de inanmıyorum. Çocukken de genç iken de ihtiyarı içinde taşıyorsun,
yaşlanırken de çocuğu. Ancak yaşlandıkça duygusallaşma biçim değiştiriyor.
Gençlik duygusallığı öfke, beklenti, başkaldırma, cesaret gibi duygularla iç
içe, ama yaşlandıkça duygusallığa acımsı tatlar karışıyor, buruk.” (s.84)
“Severek mektup yazılan bir insanın bile olması ne büyük
bir olay, söylenen her sözcüğün anlaşılmaktan öte, yaşadığını, dahası
sözcüklere bile gerek olmadan yaşandığını bilmek, güç gibi yalınç bir olgu
değil, varolmak gibi bir şey.” (s.95)