11 Mar 2016

Latife Tekin - Unutma Bahçesi

“Bomboş unutabilsek, unutmadan yanayım ben. Ama unuttukça insanın anıları çoğalıyor.”

“Bir rüzgar yok mu, anılar yaratan unutma rüzgârı, uğultusunu dinliyorum onun, yaşadıklarım için kalbim sızlıyor.” (s.11)

“Rüyalar insandan insana dolaşırmış. İnanıyor öyle olduğuna. Bana sorarsanız okuduğu kitaplar kafasını karıştırıyor.” (s.15)

“Unutamayacağınız bir şey görüp unutmak isterseniz bir hikâye başlıyor.” (s.23)

“Beni de insanların topluca ve hızla alıştıkları şeyler ürkütüyor, yalan değiş tokuşu yapmaya yarayan ortamlara olan hevesleri.” (s.44)

“Vazgeçme mucizesi... Öyle oldu, her şeyi bırakınca her şeyin rengi kendine geldi.” (s.45)

“Hiç yaşamadığımız, yaşamayacağımız şeylerin anısına da sahip olabiliriz... Düşünü kurarak.” (s.48)

“Ne yaparsak yapalım şimdiki zamanı aşamıyoruz, ötesi düş öyleyse. Düşüncelerimiz de düş, unutuyoruz bunu.” (s.49)

“Unuttuğum şeylerin üzüntüsünü pek duymam artık, ama yorgunluğunu hissettiğim olur.” (s.58)

“Unutacağımız hiçbir şey kalmayana dek  her şeyi unutabilirsek tanrıyla karşılaşacağız ama oraya kadar unutmayı beceremiyoruz bir türlü.” (s.59)

“Bir şeyleri unutmak isteyen insanların iyilikle dolu olduklarına inandığımı sanmıyorsun herhalde, en fazla kötülüğe değmekten korktuklarını düşünebilirim, o kadar.” (s.60)

“Unutmak, insan için, bütün bir zamanı unutmakla olanaklıdır. Bir bakışı unutmak istediğimizde, büyük bir yitimi göze almak zorundayız. Ancak böyle bir yitimin neden olacağı yıkımın altından kalkabilirse, insanın yeni bir yaşamı olabilir, ve insan bu yeni yaşamına çok derin bir bilgiyle, kaybın bilgisiyle sahip olur.” (s.93)

“Elbette, tanışma anlarında o ışık hep parlıyor... Ama kimilerinin içinde acı fazlasıyla yoğunlaşmıştır. Bakışınızı boşuna zorlamış olursunuz o zaman, bir şey görünmez çünkü. Kimilerinin ruhu da sisle örtülü. Çok insanla denedim, ilk bakışın işe yaramadığı durumlarda, bir hikâyenin başlama tehlikesi yok.” (s.94)

“Anımsamak: Nasıl bir şeyi onu çevreleyen her şeyle birlikte unutuyorsak anımsamak da böyledir... Bir anının ışığı, başka bir anıyı aydınlatıyor ve bu aydınlık bölge, bir leke biçiminde zamanın içine yayılıp genişliyor, bir sözcük, titreşimiyle başka bir sözcüğü harekete geçiriyor. Birbirine bağlı metal parçaların, bir dokunuşla tınlamaya başlaması gibi. Anımsama, bir an için geri dönmek değildir, kendimizi, geçmişte elinden sıyrıldığımız ölümün kucağında bulmamız demektir; bir şey unuttuğumuzda değil, bir şey anımsadığımızda ölüm aklımıza gelir, çünkü anılarımız, ölümün de anıları...” (s.103)

“Sahiplenilemez evler yap, unutmaya eğilimli insanlar için, içinde sonsuz bir ferahlıkla yaşanacak.” (s.112)

“En kesin unutma biçimi ölüm.” (s.123)

“Avcının sevgisi bir hayvanı vurmasından sonra ortaya çıkar.” (s.129)

“Söyleyebilirim artık, son bakışın gücüne de inanıyorum ben. Ayrılıp giden insanın ruhu bir kereliğine asla unutamayacağımız biçimde en gizli köşelerine kadar aydınlanıyor. Kimileri hep ışıyacak gölgelerini bırakıyor bize. Ansızın parlayarak karşımızda beliriyorlar. Durup gülümsüyorum o zaman, ayrılık anları, gerçek tanışma anlarıdır, gözden yiterken ruhu yücelenler var; onların arkalarından bakarken, hep işte, buradan ayrılacakları ânı önceden iyi bir duyguyla düşlemiş oldukları aklımdan geçiyor.” (s.145)

“Yaza unutma mevsimi diyorum ben... Kışa anımsama...” (s.196)

“Zamanın tuhaf bir adaleti var sanki. Eski defterleri karıştırıp geçmişi anımsamak bugünü unutmamızı sağlıyor.” (s.200)

“Herhangi bir şeyi unutmak için insanın kafasında bir zıtlık oluşturması gerekir, düşünerek yapamazsınız bunu. Düşünceler kopmaya çalıştığınız yere ve zamana aittir, gidin. Unutmak için, kendinizi olmayan bir yerde düşleyin.” (s.219)

“Ben sadece hikâyelerin nasıl başladığını merak ediyorum... Bunu bilmek isterdim. İzleyelim, izlemeyelim başlayan şey bir sona varıyor. Benim heyecanım, her şeyin başlama anıyla ilgili. Başlamayı anlamak isterdim.” (s.230)

“İyi ki unutuyoruz yoksa yaşayamayız diyen kimdi? Nietzsche mi? Unuttuğu için mi bir atın boynunda buldu deliliği? Unuttuğu için mi delirir insan, unutamadığı için mi?” (s.261)

“Unutuyorum ama. İstemeden. Bedenim ihanet ediyor ve unutuyorum. Hatırlamaya çalıştıkça unutuyorum. Yaşadıkça unutuyorum.” (s.262)

“Unuttuğumu ve unutmak istediğimi biliyorum. Bellek de intihar eder çünkü. Dayanamaz. Ve o zaman, her bir parçası ince birer kıymık gibi, parça tesirli el bombası gibi, en kılcal damarlara kadar saplanır kalır.” (s.262)

“Bir mucizedir olan: bir an, şimdi burada, şimdi geçip gitmiş, önceden bir hiç, sonradan bir hiç, yine de hayalet olarak geri gelir ve sonraki bir ânın huzurunu bozar. Sürekli zaman rulosundan bir yaprak kopar, dışarı düşer, uçuşup gider. Ve birden uçuşup geri gelir, insanın kucağına düşer. O zaman insan, anımsıyorum, der.” (s.271)