“Bomboş unutabilsek, unutmadan yanayım ben. Ama unuttukça
insanın anıları çoğalıyor.”
“Bir rüzgar yok mu, anılar yaratan unutma rüzgârı,
uğultusunu dinliyorum onun, yaşadıklarım için kalbim sızlıyor.” (s.11)
“Rüyalar insandan insana dolaşırmış. İnanıyor öyle
olduğuna. Bana sorarsanız okuduğu kitaplar kafasını karıştırıyor.” (s.15)
“Unutamayacağınız bir şey görüp unutmak isterseniz bir
hikâye başlıyor.” (s.23)
“Beni de insanların topluca ve hızla alıştıkları şeyler
ürkütüyor, yalan değiş tokuşu yapmaya yarayan ortamlara olan hevesleri.” (s.44)
“Vazgeçme mucizesi... Öyle oldu, her şeyi bırakınca her
şeyin rengi kendine geldi.” (s.45)
“Hiç yaşamadığımız, yaşamayacağımız şeylerin anısına da
sahip olabiliriz... Düşünü kurarak.” (s.48)
“Ne yaparsak yapalım şimdiki zamanı aşamıyoruz, ötesi düş
öyleyse. Düşüncelerimiz de düş, unutuyoruz bunu.” (s.49)
“Unuttuğum şeylerin üzüntüsünü pek duymam artık, ama
yorgunluğunu hissettiğim olur.” (s.58)
“Unutacağımız hiçbir şey kalmayana dek her şeyi unutabilirsek tanrıyla
karşılaşacağız ama oraya kadar unutmayı beceremiyoruz bir türlü.” (s.59)
“Bir şeyleri unutmak isteyen insanların iyilikle dolu
olduklarına inandığımı sanmıyorsun herhalde, en fazla kötülüğe değmekten
korktuklarını düşünebilirim, o kadar.” (s.60)
“Unutmak, insan için, bütün bir zamanı unutmakla
olanaklıdır. Bir bakışı unutmak istediğimizde, büyük bir yitimi göze almak
zorundayız. Ancak böyle bir yitimin neden olacağı yıkımın altından
kalkabilirse, insanın yeni bir yaşamı olabilir, ve insan bu yeni yaşamına çok
derin bir bilgiyle, kaybın bilgisiyle sahip olur.” (s.93)
“Elbette, tanışma anlarında o ışık hep parlıyor... Ama
kimilerinin içinde acı fazlasıyla yoğunlaşmıştır. Bakışınızı boşuna zorlamış
olursunuz o zaman, bir şey görünmez çünkü. Kimilerinin ruhu da sisle örtülü.
Çok insanla denedim, ilk bakışın işe yaramadığı durumlarda, bir hikâyenin
başlama tehlikesi yok.” (s.94)
“Anımsamak: Nasıl bir şeyi onu çevreleyen her şeyle
birlikte unutuyorsak anımsamak da böyledir... Bir anının ışığı, başka bir anıyı
aydınlatıyor ve bu aydınlık bölge, bir leke biçiminde zamanın içine yayılıp
genişliyor, bir sözcük, titreşimiyle başka bir sözcüğü harekete geçiriyor.
Birbirine bağlı metal parçaların, bir dokunuşla tınlamaya başlaması gibi.
Anımsama, bir an için geri dönmek değildir, kendimizi, geçmişte elinden
sıyrıldığımız ölümün kucağında bulmamız demektir; bir şey unuttuğumuzda değil,
bir şey anımsadığımızda ölüm aklımıza gelir, çünkü anılarımız, ölümün de
anıları...” (s.103)
“Sahiplenilemez evler yap, unutmaya eğilimli insanlar
için, içinde sonsuz bir ferahlıkla yaşanacak.” (s.112)
“En kesin unutma biçimi ölüm.” (s.123)
“Avcının sevgisi bir hayvanı vurmasından sonra ortaya
çıkar.” (s.129)
“Söyleyebilirim artık, son bakışın gücüne de inanıyorum
ben. Ayrılıp giden insanın ruhu bir kereliğine asla unutamayacağımız biçimde en
gizli köşelerine kadar aydınlanıyor. Kimileri hep ışıyacak gölgelerini
bırakıyor bize. Ansızın parlayarak karşımızda beliriyorlar. Durup gülümsüyorum
o zaman, ayrılık anları, gerçek tanışma anlarıdır, gözden yiterken ruhu
yücelenler var; onların arkalarından bakarken, hep işte, buradan ayrılacakları
ânı önceden iyi bir duyguyla düşlemiş oldukları aklımdan geçiyor.” (s.145)
“Yaza unutma mevsimi diyorum ben... Kışa anımsama...”
(s.196)
“Zamanın tuhaf bir adaleti var sanki. Eski defterleri
karıştırıp geçmişi anımsamak bugünü unutmamızı sağlıyor.” (s.200)
“Herhangi bir şeyi unutmak için insanın kafasında bir
zıtlık oluşturması gerekir, düşünerek yapamazsınız bunu. Düşünceler kopmaya çalıştığınız
yere ve zamana aittir, gidin. Unutmak için, kendinizi olmayan bir yerde
düşleyin.” (s.219)
“Ben sadece hikâyelerin nasıl başladığını merak
ediyorum... Bunu bilmek isterdim. İzleyelim, izlemeyelim başlayan şey bir sona
varıyor. Benim heyecanım, her şeyin başlama anıyla ilgili. Başlamayı anlamak
isterdim.” (s.230)
“İyi ki unutuyoruz yoksa yaşayamayız diyen kimdi?
Nietzsche mi? Unuttuğu için mi bir atın boynunda buldu deliliği? Unuttuğu için
mi delirir insan, unutamadığı için mi?” (s.261)
“Unutuyorum ama. İstemeden. Bedenim ihanet ediyor ve
unutuyorum. Hatırlamaya çalıştıkça unutuyorum. Yaşadıkça unutuyorum.” (s.262)
“Unuttuğumu ve unutmak istediğimi biliyorum. Bellek de
intihar eder çünkü. Dayanamaz. Ve o zaman, her bir parçası ince birer kıymık
gibi, parça tesirli el bombası gibi, en kılcal damarlara kadar saplanır kalır.”
(s.262)
“Bir mucizedir olan: bir an, şimdi burada, şimdi geçip
gitmiş, önceden bir hiç, sonradan bir hiç, yine de hayalet olarak geri gelir ve
sonraki bir ânın huzurunu bozar. Sürekli zaman rulosundan bir yaprak kopar,
dışarı düşer, uçuşup gider. Ve birden uçuşup geri gelir, insanın kucağına
düşer. O zaman insan, anımsıyorum, der.” (s.271)