9 Ara 2015

Sema Kaygusuz - Barbarın Kahkahası

“Sanıyor musunuz ki herkes kendisinin kendisidir? Ağaçlar ağaçlardan olur, biz uzaklardan... Göğün sözcüğü bulutsa madem, insan sesi niçin dönüşemiyor harfe?” (s.14)

“Halbuki gerçekten dinleyen kişiler kelimenin esasını anlatıcının gözlerinde bulurlar.” (s.19)

“Duyguların ağdalanmasını gidermek için de latif kokulu bitkilere başvurmak gerek. Sandal ağacından küçük bir dalı elinde tutup mütemadiyen koklaması eminim işe yarayacaktır. Böylece günün birinde, gördüklerini içine akıtıp kendini değiştirmeye başlar. Arkasından konuştuğu kimseye bir faydasının olmadığını er geç idrak edip kendi kendiyle sohbet eder.” (s.21)

“Ama çırpınan balık çareyi düşünmüyor, soluk aldığı denizi arıyor. Kendini değiştirmeye çalışmıyor. Acayip bir şey, anlatması çok zor. Ne kadar zavallı olduğumuzu düşündüm o zaman. Hele balıkla karşılaştırırsan daha zavallı. En küçük bir zorlukta mucize bekliyoruz. Bir mucize için göğe yalvardığım günler oldu benim. Aniden buharlaşıp başka bir zamana sıçramak istediğim anlar oldu. Oysa balık oltaya takılınca deniziyle birlikte geliyor. Başka bir evrene yeltenmiyor. Mucizeyi değil denizini arıyor.” (s.33)

“Aşkı kemirerek de yan yana gelir insanlar. Onların ikisi de birbirinin kemirgeni olmuş bence. Gerçekten arkadaş olsalardı çoktan bitmişti ilişkileri. Arzuyu kabullenip aşkı yaşasalardı altı aya varmaz ayrılırlardı. İkisini de beceremedikleri için sonunda yabancı topraklara esir düşmüşler. Birbirlerini suçlamaktan başka dil kuramıyorlar.” (s.45)

“İnsan kendi kafasına alışamıyor. Gerçekten bak. Hepimizin kafası tesadüf.” (s.92)

“Dünya diyorum Selçuk, dünya. Ben dünyaya hiç dokunmadım. Kurcalamadım. Dağıtmadım. Tane tane ayırmadım. Masum kalmak için...” (s.94)

“Kimi zaman matem havasında, kimi zaman nostaljik içlenmeyle yad ettiğimiz çağ, zannedildiği gibi çocukluğumuz değil, bağrımızda saklı çocuksuluğumuzdur.” (s.124)