“Jonathan Noel, ellisini aşmış bulunuyordu, tam bir
olaysızlık içinde geçen rahat yirmi yıllık bir süreyi gerisinde bırakmıştı ve
artık karşısına günün birinde gelecek olan ölümden başka, önemli herhangi bir
şey çıkabileceği aklının ucundan bile geçmezdi. Bundan da çok hoşnuttu. Çünkü
olayları sevmezdi, hele insanın iç dengesini sarsan, dış yaşam düzeniniyse
karmakarışık eden olaylardan bayağı nefret ederdi.” (s.9)
“Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmalarıyla kendi
kendilerine hayır yanıtını verirler. Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları
dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden
iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar.” (s.54)