6 Şub 2014

Albert Camus - Düğün ve Bir Alman Dosta Mektuplar

“Olduğumuz şey olmak, kendi derin ölçümüzü bulmak o kadar kolay değil.” (s.21)

“Dünyaya ne kadar yaklaşsam az geleceğini biliyorum.” (s.22)

“Mutluluk denilen şeyi burada anlıyorum: ölçüsüzce sevme hakkı. Bir tek aşk var bu dünyada.” (s.22)

“Ölümün bir başka yaşama açıldığına inanmak hoşuma gitmiyor. Ölüm benim için kapalı bir kapı. Bunun atılması gereken bir adım olduğunu söylemiyorum; korkunç ve pis bir serüven olduğunu söylüyorum. Bana önerilen her şey, insanın sırtından yaşamın yükünü almaya çabalıyor.” (s.30)

“Bir kentle paylaşılan aşklar gizli aşklardır çoğu zaman.” (s.35)

“Kendisiyle birlikte acısını da taşımayan gerçek yoktur. O zaman, bu ülkenin yüzünü hiçbir zaman en yoksul insanların ortasında gördüğümden daha fazla sevmiyorsam, buna ne diye şaşmalı?” (s.36)

“Her şey geçer, anıdan başka.” (s.42)

“Bir takım sözcükler var ki, hiçbir zaman iyi anlayamadım, günah sözcüğü gibi. Oysa insanların yaşama karşı günah işlemediklerini bildiğimi sanıyorum. Çünkü yaşama karşı bir günah varsa belki de bu günah, ondan umut kesmekten çok, başka bir yaşam umut etmek, bir de onun acımasız büyüklüğünden kaçmaktır.” (s.46)

“İnsanlığın acılarının kaynaştığı Pandora’nın kutusundan Yunanlılar bütün ötekilerden sonra hepsinin en korkuncu olan umudu çıkarmışlardı. Bundan daha duygulandırıcı simge bilmiyorum. Çünkü umut, inanılanın tersine, boyun eğişle eş değerdir. Yaşamaksa, boyun eğmemektir.” (s.46)

“Yaşamak, hiç kuşkusuz, dile getirmenin tersidir.  Toscanalı büyük ustalara bakılırsa üç kez tanıklık etmektir, sessizlikte, ateşte ve kımıltısızlıkta.” (s.49)

“Bir aşk için ölmekten daha boş bir şey olamaz. Yaşamak gerek.” (s.53)

“Mutluluk, bir varlıkla sürdüğü yaşam arasındaki basit uyumdan başka nedir?” (s.57)

“Öyle yollar vardır ki bağışlanamaz. Ben ülkemi aynı zamanda adaleti de severek sevebilmek isterim.” (s.66)