“Sanatın aynasında yansıyan, aslında yaşam değil
seyircidir.” (s.10)
“Doğal olmakta yapmacıklıktan başka bir şey değildir, hem de
yapmacıklıkların en sinir bozucusu.” (s.15)
“Hissedilerek çizilmiş her portre ressamın bir portresidir,
modelin değil. Modelin orada bulunması yalnızca resmin yapılmasına yol açan bir
rastlantı, bahanedir. Ressamın gözler önüne serdiği kişi o değildir, tersine
renkli tuvalin üzerinde açıklanan, ressamın kendi kişiliğidir.” (s.16)
“Ben her şeye inanabilirim, yeter ki tümden inanılmaz bir
şey olsun.” (s.16)
“Sen dostluğun ne demek olduğunu anlamıyorsun. Ne de
düşmanlığın anlamını biliyorsun. Herkesi seversin sen, yani herkese karşı
kayıtsızsın demeye gelir bu.” (s.19)
“Aşkta sadık olanlar aşkın yalnızca uçarı yönlerini bilirler;
aşkın trajedilerini bilenlerse vefasızlardır.” (s.25)
“Şeytandan kurtulmanın tek yolu şeytana uymaktır. Karşı
gelindi mi ruh kendi kendine yasakladığı şeyin özlemiyle hasta düşer; kendi
ürkünç yasalarının korkunçlaştırdığı ve yasallıktan çıkardığı şeye karşı
duyduğu arzuyla marazileşir. Dünyanın büyük olayları, insanın beyninde oluşur
diyenler vardır. Dünyanın büyük günahları da beyinde, yalnızca beyinde oluşur.”
(s.31)
“Sözcükler! Basit, sıradan sözcükler! Nasıl da
korkunçturlar! Nasıl duru, canlı ve acımasız! İnsan onlardan kaçamıyordu. Gene
de nasıl elle tutulmaz bir büyüleri vardı. Maddesiz şeylere esnek bir form
verme yeteneğine sahiptiler sanki, sanki kendilerine özgü bir müzikleri vardı,
viyola gibi, flüt gibi tatlı. Gündelik sözler ha! Sözden daha gerçek bir şey
var mıydı?” (s.32)
“Ruhun acısını ancak duyular alır, nasıl ki duyuların
acısını da alabilecek tek şey de ruhtur.” (s.33)
“Güzellik de bir tür dehadır, hatta dehadan daha yücedir
çünkü açıklama gerektirmez.” (s.35)
“Yirmi yaşındayken nabzımızda vuran sevinç zamanla körelir.
Bacaklarımız tutmaz olur, duyularımız çürür. İğrenç kuklalara dönüşürüz. Korkup
kaçtığımız tutkuların, tadına bakmaya cesaret edemediğimiz nefis günahların
anısı bize rahatlık, dirlik vermez. Ah, gençlik! Gençlik! Dünyada gençlikten
başka hiç ama hiçbir şey yoktur.” (s.36)
“Her zaman! Çok çirkin bir deyim bu. Duyar duymaz kanım
donar. Kadınlar bayılırlar bunu kullanmaya. Her aşkı sonsuza dek sürdürmeye
çalışarak berbat ederler.” (s.37)
“İnsanlar sadakat konusunu nasıl da gözlerinde büyütürler.
Aşk bile salt fizyolojik bir sorundur. Bizim öz irademizle hiç ilişiği yoktur.
Gençler sadık kalmak isterler, kalamazlar; yaşlılar sadakatsizlik etmek
isterler, edemezler. Söylenecek söz bundan ibaret.” (s.44)
“Gerçeği sınamak istiyorsak ilkin cambazı ipin üstünde
görmemiz gerekir. Doğruları ancak cambazlaştıkları zaman ölçüye vurabiliriz.”
(s.56)
“İş işten geçtikten sonra ayırdına varıyorlar ki, insanın
pişman olmadığı tek şey hatalarıdır.” (s.58)
“Erkek yorgun düştüğü için evlenir, kadın merak duyduğu
için. İkisi de hayal kırıklığına uğrarlar.” (s.65)
“Ömürlerinde tek bir kez sevenlerdir asıl sığ olanlar.
Onların vefa, sadakat diye adlandırdıkları şeyi ben, ya alışkanlığın verdiği
rahatlığa ya da hayal gücünün yokluğuna bağlarım. Zihinsel yaşam için
tutarlılık neyse duyusal yaşam için de vefa odur: basit bir yenilgi itirafı.
Vefa! Bunu incelemem gerekiyor günlerden bir gün. Sahiplik tutkusu da giriyor
bu işin içine. Başkaları alır diye korkmasak çoktan atacağımız bir sürü şey
var.” (s.68)
“İnsan aşık olduğu zaman hep kendi kendini aldatmakla işe
başlar, başkalarını aldatmakla sona erdirir. Dünyamızın romantizm dediği işte
budur.” (s.71)
“Mutlu olduğumuz zamanlarda hep iyi bir insan oluruz da iyi
insan olduğumuz zamanlarda ille de mutlu olmayabiliriz.”(s.101)
“Derler ki tutku kişinin düşüncelerini çember gibi çevirip
gene başladığı noktaya getirirmiş.” (s.230)
“Toplumun ahlaka aykırı saydığı kitaplar, topluma kendi
ayıbını gösteren kitaplardır.” (s.268)