2 Kas 2012

Oscar Wilde - Dorian Gray'in Portresi


“Sanatın aynasında yansıyan, aslında yaşam değil seyircidir.” (s.10)

“Doğal olmakta yapmacıklıktan başka bir şey değildir, hem de yapmacıklıkların en sinir bozucusu.” (s.15)

“Hissedilerek çizilmiş her portre ressamın bir portresidir, modelin değil. Modelin orada bulunması yalnızca resmin yapılmasına yol açan bir rastlantı, bahanedir. Ressamın gözler önüne serdiği kişi o değildir, tersine renkli tuvalin üzerinde açıklanan, ressamın kendi kişiliğidir.” (s.16)

“Ben her şeye inanabilirim, yeter ki tümden inanılmaz bir şey olsun.” (s.16)

“Sen dostluğun ne demek olduğunu anlamıyorsun. Ne de düşmanlığın anlamını biliyorsun. Herkesi seversin sen, yani herkese karşı kayıtsızsın demeye gelir bu.” (s.19)

“Aşkta sadık olanlar aşkın yalnızca uçarı yönlerini bilirler; aşkın trajedilerini bilenlerse vefasızlardır.” (s.25)

“Şeytandan kurtulmanın tek yolu şeytana uymaktır. Karşı gelindi mi ruh kendi kendine yasakladığı şeyin özlemiyle hasta düşer; kendi ürkünç yasalarının korkunçlaştırdığı ve yasallıktan çıkardığı şeye karşı duyduğu arzuyla marazileşir. Dünyanın büyük olayları, insanın beyninde oluşur diyenler vardır. Dünyanın büyük günahları da beyinde, yalnızca beyinde oluşur.” (s.31)

“Sözcükler! Basit, sıradan sözcükler! Nasıl da korkunçturlar! Nasıl duru, canlı ve acımasız! İnsan onlardan kaçamıyordu. Gene de nasıl elle tutulmaz bir büyüleri vardı. Maddesiz şeylere esnek bir form verme yeteneğine sahiptiler sanki, sanki kendilerine özgü bir müzikleri vardı, viyola gibi, flüt gibi tatlı. Gündelik sözler ha! Sözden daha gerçek bir şey var mıydı?” (s.32)

“Ruhun acısını ancak duyular alır, nasıl ki duyuların acısını da alabilecek tek şey de ruhtur.” (s.33)

“Güzellik de bir tür dehadır, hatta dehadan daha yücedir çünkü açıklama gerektirmez.” (s.35)

“Yirmi yaşındayken nabzımızda vuran sevinç zamanla körelir. Bacaklarımız tutmaz olur, duyularımız çürür. İğrenç kuklalara dönüşürüz. Korkup kaçtığımız tutkuların, tadına bakmaya cesaret edemediğimiz nefis günahların anısı bize rahatlık, dirlik vermez. Ah, gençlik! Gençlik! Dünyada gençlikten başka hiç ama hiçbir şey yoktur.” (s.36)

“Her zaman! Çok çirkin bir deyim bu. Duyar duymaz kanım donar. Kadınlar bayılırlar bunu kullanmaya. Her aşkı sonsuza dek sürdürmeye çalışarak berbat ederler.” (s.37)

“İnsanlar sadakat konusunu nasıl da gözlerinde büyütürler. Aşk bile salt fizyolojik bir sorundur. Bizim öz irademizle hiç ilişiği yoktur. Gençler sadık kalmak isterler, kalamazlar; yaşlılar sadakatsizlik etmek isterler, edemezler. Söylenecek söz bundan ibaret.” (s.44)

“Gerçeği sınamak istiyorsak ilkin cambazı ipin üstünde görmemiz gerekir. Doğruları ancak cambazlaştıkları zaman ölçüye vurabiliriz.” (s.56)

“İş işten geçtikten sonra ayırdına varıyorlar ki, insanın pişman olmadığı tek şey hatalarıdır.” (s.58)

“Erkek yorgun düştüğü için evlenir, kadın merak duyduğu için. İkisi de hayal kırıklığına uğrarlar.” (s.65)

“Ömürlerinde tek bir kez sevenlerdir asıl sığ olanlar. Onların vefa, sadakat diye adlandırdıkları şeyi ben, ya alışkanlığın verdiği rahatlığa ya da hayal gücünün yokluğuna bağlarım. Zihinsel yaşam için tutarlılık neyse duyusal yaşam için de vefa odur: basit bir yenilgi itirafı. Vefa! Bunu incelemem gerekiyor günlerden bir gün. Sahiplik tutkusu da giriyor bu işin içine. Başkaları alır diye korkmasak çoktan atacağımız bir sürü şey var.” (s.68)

“İnsan aşık olduğu zaman hep kendi kendini aldatmakla işe başlar, başkalarını aldatmakla sona erdirir. Dünyamızın romantizm dediği işte budur.” (s.71)

“Mutlu olduğumuz zamanlarda hep iyi bir insan oluruz da iyi insan olduğumuz zamanlarda ille de mutlu olmayabiliriz.”(s.101)

“Derler ki tutku kişinin düşüncelerini çember gibi çevirip gene başladığı noktaya getirirmiş.” (s.230)

“Toplumun ahlaka aykırı saydığı kitaplar, topluma kendi ayıbını gösteren kitaplardır.” (s.268)