13 Eki 2011

Simone de Beauvoir - Olgunluk Çağı II


“Kişisel yaşamımı zenginleştirmek ve bunu sözcüklere çevirmeyi öğrenmekten başka kaygım olmamıştı; yavaş yavaş yirmi yaşlarımın aldatıcı üstünlük duygusundan ve tekbencilik-benzeri tutumundan vazgeçmiştim.; başkasının varoluş duygusunu öğrenmiştim; ama gene de benim için önemli olan, insanlarla teke tek ilişkilerimdi ve mutluluğu açgözlülükle istiyordum.” (s.9)

“Benim için mutluluk, her şeyden önce dünyayı algılamanın ayrıcalıklı bir yolu olmuştu; eğer dünya artık bu yolla algılanamayacak derecede değişirse, mutluluğun da artık bu denli değeri kalmaz.” (s.10)

“Ağlamayı engelleyen şey, sonra da bu kadar çok dökülecek gözyaşı olması olgusu.” (s.20)

“İyice belirli bir şey olmakta olduğumu hissediyorum: otuziki yaşıma basacağım, kendimi olgun bir kadın gibi hissediyorum, nasıl bir kadın olduğumu bilmek isterdim. Örneğin nerede kadınım, hangi ölçüde değilim? Ve genel olarak bugün yaşamımdan, düşüncemden ne istiyorum, dünyada kendimi nereye yerleştiriyorum?” (s.57)

“Şimdiki zaman bana, gelecek bir geçmiş gibi görünüyordu.”(s.95)

“Yahudiler yoktur, yalnızca insanlar vardır.” (s.96)

“Bir gün bana beyaz bir sayfa üstüne sözcükler atmanın onun için ne denli kolay, ne denli güç olduğunu anlatmaya çalıştı. Gerekli olan dedi bana, boşluğa güven duymak.” (s.160)

“Eğer insan uzakların varlığıysa, niçin oraya kadar kendi kendini aşıyor da daha ileriye değil?” (s.178)

“Birey, ancak başkasının tanımasıyla insani bir boyut kazanır.” (s.179)

“Yaşlanmaktan korkuyordum: yüzüm değişeceği ve gücüm azalacağı için değil, ama bu her an ağırlaşıp çürüyecek lezzet yüzünden, hiç acımadan yaklaşacak bu siyah çizgi yüzünden.” (s.231)

“Hepimiz için aynı olan bu ölümü herkes tek başına karşılıyor. Yaşam açısından birlikte ölünebilir; ama ölmek, birlikte sözcüğünün artık bir anlam taşımadığı bir dünyaya kaymaktır. Dünyada en çok istediğim şey, sevdiğimle birlikte ölmekti, ama cesetlerimiz yan yana yatsa bile, bu yalnızca bir aldatmaca olacaktı; hiçlikten hiçliğe bir bağ yoktur.” (s.232)

“Ölüm yaşamımızı yadsıyor ama ona anlamını veren de o; mutlak ayrılık onunla gerçekleşiyor ama her türlü iletişimin anahtarı da o.” (s.232)