20 Haz 2011

Jean Paul Sartre - Sözcükler


"Ben bir şef değilim, şef olmayı da özlemem. Komut vermekle, komutlara itaat etmek aynı şeydir." (s.19)

"Eğer insan ancak kendi karşıtıyla tanımlanıyorsa, ben, et ve kemik olarak tanımlanamazdım ve eğer sevgi ile nefret aynı madalyonun iki yüzüyse ben hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevmiyordum." (s.34)

"Köylü çocuk yaşantısının zengin hatıraları ve tatlı saçmalıkları denen şeyler yoktu bende. Toprağı hiçbir zaman kazmamış ya da kuş yuvası aramamıştım; ot toplamamıştım ve kuşlara taş atmamıştım. Ama kitaplar, kuşlarım ve yuvalarım, evcil hayvanlarım, ahırım ve kırlarım olmuştu; kitaplık bir aynada yansıyan dünyaydı; onun genişliğine, çeşitliliğine, önceden kestirilemezliğine sahipti." (s.41)

"Evrene kitaplarda rastladım ben; özümlenmiş, sınıflandırılmış, etiketlenmiş ve düşünülmüş bir evrendi bu, ama yine de korkunçtu ve ben, kitabi deneyimlerimin karmakarışıklığını, gerçek olayların rastlantısal akışından ayırt edemedim." (s.42)

"Dünyanın karanlık karmaşıklığıydı bu; aile içinde büyükbabamın rahatlıkla sözünü ettiği insan yüreği, kitaplar dışında, yavan ve bomboş bir şeydi." (s.46)

"Dinimi bulmuştum artık. Hiçbir şey bir kitaptan daha önemli görünmüyordu bana. Kitaplığı, bir tapınak olarak görüyordum." (s.49)

"Her insanın doğal bir yeri vardır; gurur da değer de saptamaz onun yüksekliğini, ama çocukluk karar verir her şeye." (s.49)

"Evren ayaklarımın dibinde uzanıyordu ve tek tek, alçakgönüllülükle, kendisine bir ad verilmesini rica ediyordu; ona bir ad vermek, onu hem yaratmak, hem de ona sahip olmaktı. Bu temel yanılsama olmasaydı, hiçbir zaman yazı yazmazdım ben." (s.50)

"Her insanın, tüm insanlar olduğunu anladığım gün, Karl'ın hümanistliğinden, bu din adamı hümanistliğinden sıyrıldım. İyileşmek ne kadar hüzün verici bir şey; dil sihrini kaybediyor; bir zamanlar eşitim olan kalem kahramanları, ayrıcalıklı üstünlüklerini kaybetmiş ve sıradan insanlar olmuşlardı; onların matemini iki kere tutuyordum içimde." (s.56)

"Daha sonraları, sevgilerimiz hakkında, onların güçleri dışında her şeyi bilebileceğimizi fark ettim; yani onların içtenliği dışında demek istiyorum." (s.56)

"Dünya malı, sahibine ne olduğunu yansıtır; oysa bana ne olmadığımı öğretiyordu; durmuş, oturmuş ve sürekli değildim ben; çelik üretimi için gerekli de değildim; kısacası ruhum yoktu benim." (s.70)

"Gerçek ölüme, suratsız ölüme, mezarlıklar dışında her yerde rastlıyordum." (s.76)

"Tanrı'ya ihtiyacım vardı ve onu verdiler bana ve ben onu aradığımı kavrayamadan aldım; yüreğimde kök salamadığı için, bir süre bitkisel hayat yaşadı içimde ve sonra öldü. Bugün bana O'ndan söz edildiğinde, güzel bir eski sevgiliye rastlayan ihtiyar bir delikanlı gibi pişmanlıktan uzak bir neşeyle, "Elli yıl önce, o yanlış anlama, o hata, bizi ayıran o rastlantı olmasaydı, aramızda bir şeyler olabilirdi." derim." (s.81)

"Hayal gücümle kanatlanıp uçtuğumda, asıl yakalamak istediğim şey gerçeklikti." (s.110)

"Yazıdan doğmuştum ben, bundan öncesi yalnızca aynada bir yansımaydı. Yalnızca yazmak için vardım ben ve ben dediğim zaman bu sözcük, yazan ben anlamına geliyordu." (s.120)

"O dönemde gururum ve tek başına bırakılmışlığım öyleydi ki, ya ölmüş olmayı ya da bütün dünyanın benim peşimde koşmasını istiyordum." (s.129)

"Sözcüklerden başka hiçbir şeyi sevmiyordum. Gökyüzü sözcüğünün mavi bakışı altında katedraller inşa edecektim. Hem de binyıllar için." (s.143)

"Bir bedene sahip olmaya ve her gün aynı kafayı gezdirip durmaya güçlükle dayanıyordum; kendimi herhangi bir donanımın içine hapsedecek değildim." (s.145)

"Yaşamayı sevmediğim için ölüm benim baş dönmemdi." (s.150)

"Dünya, söz haline gelmek için beni kullanıyordu." (s.169)

"Her zaman, evrenden çok kendimi suçlu bulmayı tercih ediyordum; ama iyi huyluluktan ötürü değil, her zaman kendi kendimin efendisi olmak için." (s.182)

"Kendimi yeterince sevmediğim için daha sonraya kaçıyorum hep ve bunun sonucu da şu oluyor: Kendimi daha az seviyorum; bu amansız ilerleyiş, kendimi kendi gözümde küçük düşürüyor." (s.184)

"Hatalarımı incelikle kabul etmem, daha sonra böyle hataları yapmayacağımı kendime kanıtlamak içindi." (s.186)

"Bulmasaydın, aramazdın beni." (s.192)

"Her şeyden şüphe ediyordum, bir elimle kurduğumu öteki elimle yıkıyordum ve tedirginliğimi güvenliğimin kanıtı olarak görüyordum; mutluydum." (s.195)

"Yazısız bir gün bile geçirmedim. Kalemimi uzun süre bir kılıç olarak kabul ettim, ama bugün şimdi ne kadar zavallı olduğumuzu anlıyorum. ama önemli değil, yazıyorum ve gene de kitaplar yazacağım; onlara ihtiyaç var; yine de aynı şekilde işe yarıyorlar. Kültür hiçbir şeyi ve hiç kimseyi kurtarmaz, bir şeyi haklı da çıkarmaz. Ama insanın bir ürünüdür o ve insan ona yansıtır kendini ve onun araclığıyla ve onda kendini görüp tanır." (s.196)

"Bir çocuğun, yıpranmış, silinmiş, hor görülmüş, bir köşeye atılmış ve sözü edilmemiş bütün temel özellileri, ellilik bir adamda yaşar durur." (s.196)

"Bütün insanlardan yapılmış ve hepsi kadar değeri olan ve herkesin kendisi kadar değerli olduğu bir adam işte!" (s.197)