“Tuhaf biri olduğumu, beni kuşkusuz bu yüzden sevdiğini
ama belki günün birinde yine aynı sebepten nefret edebileceğini mırıldandı.”
(s.44)
“Günün birinde gardiyan bana, beş aydır hapiste olduğumu
söylediğinde, ona inandım, ama ne dediğini anlamadım. Bana göre hücrenin içine
doğan hep aynı gün, yaptığım iş de hep aynı işti.” (s.75)
“Herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir
şeydir.” (s.103)
“Çok uzun zamandan beri ilk kez annemi düşündüm. Bir
ömrün sonunda niçin yeni baştan nişanlandığını, niçin yeniden başlama oyunu
oynadığını anlar gibi oldum. Orada, hayatların sönmekte olduğu o bakımevinin
etrafında da akşam, hüzünlü bir huzur anı gibiydi. Ölüme o kadar yakınken
annem, orada kendini her şeyden azade ve her şeyi yeniden yaşamaya hazır hissetmiş
olmalıydı. Hiç kimsenin onun arkasından ağlamaya hakkı yoktu. Ve ben de kendimi
her şeye yeniden başlamaya zorunlu hissettim.” (s.110)