“Olduğumuz şey olmak, kendi derin ölçümüzü bulmak o kadar
kolay değil.” (s.21)
“Dünyaya ne kadar yaklaşsam az geleceğini biliyorum.” (s.22)
“Mutluluk denilen şeyi burada anlıyorum: ölçüsüzce sevme
hakkı. Bir tek aşk var bu dünyada.” (s.22)
“Ölümün bir başka yaşama açıldığına inanmak hoşuma
gitmiyor. Ölüm benim için kapalı bir kapı. Bunun atılması gereken bir adım
olduğunu söylemiyorum; korkunç ve pis bir serüven olduğunu söylüyorum. Bana
önerilen her şey, insanın sırtından yaşamın yükünü almaya çabalıyor.” (s.30)
“Bir kentle paylaşılan aşklar gizli aşklardır çoğu
zaman.” (s.35)
“Kendisiyle birlikte acısını da taşımayan gerçek yoktur.
O zaman, bu ülkenin yüzünü hiçbir zaman en yoksul insanların ortasında
gördüğümden daha fazla sevmiyorsam, buna ne diye şaşmalı?” (s.36)
“Her şey geçer, anıdan başka.” (s.42)
“Bir takım sözcükler var ki, hiçbir zaman iyi
anlayamadım, günah sözcüğü gibi. Oysa insanların yaşama karşı günah işlemediklerini
bildiğimi sanıyorum. Çünkü yaşama karşı bir günah varsa belki de bu günah,
ondan umut kesmekten çok, başka bir yaşam umut etmek, bir de onun acımasız
büyüklüğünden kaçmaktır.” (s.46)
“İnsanlığın acılarının kaynaştığı Pandora’nın kutusundan
Yunanlılar bütün ötekilerden sonra hepsinin en korkuncu olan umudu
çıkarmışlardı. Bundan daha duygulandırıcı simge bilmiyorum. Çünkü umut,
inanılanın tersine, boyun eğişle eş değerdir. Yaşamaksa, boyun eğmemektir.”
(s.46)
“Yaşamak, hiç kuşkusuz, dile getirmenin tersidir. Toscanalı büyük ustalara bakılırsa üç kez
tanıklık etmektir, sessizlikte, ateşte ve kımıltısızlıkta.” (s.49)
“Bir aşk için ölmekten daha boş bir şey olamaz. Yaşamak
gerek.” (s.53)
“Mutluluk, bir varlıkla sürdüğü yaşam arasındaki basit
uyumdan başka nedir?” (s.57)
“Öyle yollar vardır ki bağışlanamaz. Ben ülkemi aynı zamanda
adaleti de severek sevebilmek isterim.” (s.66)