11 Nis 2013

Lale Müldür - Her Şey İstanbul'da Başlamamıştı


Ama her şey İstanbul’a dönmüştü.
Sıfır noktam İstanbul.
Boğaz’ın uzun kıvrılan yolu…
Uzun uzun zaman önce beni orada beklettin…
Ben hala orada duruyorum.
Yatağın içinde, yazmaktan kolumun uyuştuğu,
Sağ omzumun tuhaf bir biçimde bir atardamar gibi attığı şu an bile
Ben hala orada duruyorum.
Bir kış gecesi, kuzeyli bir adamın kuzeyli evinde
Battaniyeyi başıma çekmiş, walk-man’le Murat Kemaloğlu dinlerken
O uzun, kıvrılan yolu düşünüyorum…
Dostumdan uçmayı öğrenmiştim
Öğrenene dek kolumu kanadımı kırdım.
Belki parçalarımı hala saklıyordur evinde
Oysa ben uçamıyorum yine…

Seninle bir İstanbul kentinde karşılaşmıştık, İstanbul…
Sen o zamanlar Konstantinopolis olduğunu henüz unutmuştun.
Ben seni daha terk etmemiştim.
Terk etmek üzereydim…
Geri dönüşün olmadığını, geriye dönülemeyeceğini henüz bilmiyordum.
Karşıdan karşıya geçiyorduk.
Ben tam o an karar verdim.
Yerleşiklik o an yitirildi.
Gerisi sürekli bir gel-git artık…
Dönmeye ve kaçmaya çalışarak hep.
Oysa sana dönemiyordum işte İstanbul
Bütün dönüş biletlerimi saklıyordum,
Biliyordun ama kabul etmiyordun.
Dönüş yoktu, olamazdı, tıpkı gidişin olmadığı gibi.

Ben hala o uzun kıvrılan yolda bekliyordum.
Oradan ayrılmamıştım ki…
Sonra, şimdi yatağımda, bütün gece yazmaktan yorgun düşmüşken
Kuzey rüzgarı buzdan heykeller yontarken odada,
Kulaklarımda “the long and winding road” dönerken
Yavcaşça, seni düşünüyorum…

Uykuya dalar gibi olduğum bir an,
Bir şey görüyorum sonradan hatırladığım…
Belki bir yaz sabahı,
Ilık otların üzerinde saatlerce kalındığı
Bir ilk yaz sabahı belki
Yolun kenarında, altından ince uzun bir suyun akıp gittiği
Bir böğürtlen korusuna uzanıyorum.
Ellerim böğürtlen rengi
Uyanıyor, anımsıyorum.
Böğürtlen… Dikenciler… Akarsu…
Seni düşünmek böyle bir şey olsa gerek, İstanbul.