“Yazıcıdır… Yazıcı olduğu için de sözcüklerin dünyaya
kattığı imgelerin kölesidir. (H. Bianciotti)” (s.18)
“Yazı, kendini söyler; söyleyemediğini yok eder. Bir de, ara
bir yol olarak, yok ettiklerinin bir bölüğünü sezdirebilir. Sezdirdikleri var
değildir ama yok da değildir. Yazının alacakaranlığı, çok üretici olabilir.”
(s.70)
“Kişilik; değişmezliği içinde, her ilişkiye göre, değişik
bir kalıba girer, her ilişkiden biraz değişmiş çıkar.” (s.77)
“Yaşam durmadan çözülüp bağlanan, bununla birlikte aynı
biçimden, kalıptan, karşılıklı konum düzeninden bir ikinci kez geçmeyen bir
gidişse, anılarımızı pehpehleyelim, anlatalım, kullanalım canımız istiyorsa;
ama onlardan koltuk değnekleri çatmayalım kendimize.” (s.92)
“Geçmişimizi özümlemesini öğrenirsek, andaçları savurabilir,
anıları bir kıyıya itebilir, ilişkileri –gerektiğinde- koparabiliriz: yaşam
yoksullaşırmış, çevremiz genişlemez, daralırmış, dahası, cenazemizin arkasından
yürüyecek olanların sayısı… Varsın olsun. Olacaksa o da. Yaşamayı öğrenmek gerek. Bu hesaplar
yararsız.” (s.92)
“Gerçeklik duyumuzu istediğimiz gibi yönetemiyorsak, böyle
bir duyumuz olduğundan gerine gerine söz etmeye ne ölçüde hakkımız var?” (s.93)
“Yaşamak değil, yaşadıkça bir şeyler yapıp oldurmak
ilginçtir.” (s.93)