“Bir kadının duyguları, söze dökmeden ve bilincinde
olmadan da her şeyi bilir.” (s.56)
“Yalnızca tutkunun ne olduğunu hiç bilmeyen insanlar,
nadiren bu duyguyu tattıklarında, belki de bu kadar çığ gibi ani, kasırgaya
benzer tutku patlamaları yaşıyorlar: o anda yaşanmamış yıllar, kullanılmamış
güçlerin biriken öfkesiyle birlikte insanın göğsüne yumruk gibi iniyor.” (s.60)
“Yıldırım hızıyla yaşadıklarımı bir kez daha sırasıyla,
hatıra denen o büyülü kendini kandırma sayesinde, tadını çıkararak yaşamak istiyordum;
şu da var ki insanın böyle şeyleri kavrayabilmesi o kadar da kolay olmuyor. Kim
bilir; belki de insanın bunları anlaması için ağrıyan bir kalbe gereksinimi
vardır.” (s.61)
“Her zaman kibirle ruh, mantık, duygu dediğimiz, acı
dediğimiz şeylerin aslında ne kadar zayıf, zavallı, sıkıntı veren şeyler
olduğunu yine korku içinde duyumsuyorum,çünkü bütün bunların hepsi, aşırı olsa
bile acı çeken, eziyet çeken bedeni bütünüyle yok edemiyor; böyle zamanlarda
ölmemek veya yıldırım düşen bir ağaç gibi yere yığılmamak için, insan güm güm
çarpan kalbiyle o anlara tahammül gösteriyor.” (s.67)
“Bütün acılar korkaktır, yaşama karşı duyulan aşırı arzu
karşısında acı geriler; çünkü yaşama arzusu, düşüncelerimizde var olan ölüm
arzusundan çok daha güçlü şekilde bedenimizin her zerresinde mevcuttur.” (s.67)