29 Oca 2017

Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler

“Her kadının gözünde bir erkeğin  kaybolup gideceği boşluk bulunduğuna inanmıştı.” (s15)

“Hiçbir iz yok dedi Raşit. Muhtar, avluyu yeniden taradı gözleriyle. O her şeyin mutlaka bir iz bırakacağına inanıyordu, izsiz şey olamazdı; kuşların bile izi vardı gökyüzünde, sözcüklerin dişte, bakışların yüzde.” (s.39)

“Ne yürüyormuş, ne duruyor. Yürüyorum dediği durmanın ta kendisiymiş. Düş gibi bir şey yani... Koşarsın koşarsın da varamazsın hani; içindeki umut varamadığın kadar büyür. Sen bakarsın ışıltıyla. İleriye uzanırsın (uzanmak istiyorsun yalnızca), uzandıkça da kolların uzar babam uzar... Gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu...” (s.56)

“Düşünce insanın içine düşünce, yolun yarısı tamam. Yani varılır bir yere, önceki noktada değilsindir artık ve dönemezsin. Dönsen de, eksik.” (s.60)

“Unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur.” (s.74)

“Sayfalarda, aşk yüklü iki hamaldan  söz ediliyordu sürekli, aşkın saksısından, gölgesinden, kır çiçeklerinin nereye yürüdüğünden, aşkların ölümü ölümlerinden çok sonra kabullenişinden ve bu nedenle insanların ölü aşk hamalı olduğundan söz ediliyordu.” (s.79)

“Herhalde kendi varlığına karışarak yok olmak en akıllıca yöntemdi.” (s.100)

“Sevmek, insanın erişebileceği en yüksek mertebedir.” (s.133)

“Aynı yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar; tekrarın tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan, aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin, aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı.” (s.156)

“Her şey bir düş perdesinin arkasında devinen binlerce düşün gerisindeydi.” (s.158)