7 Ara 2016

Wendy M.Dubov - Anais Nin'le Konuşmalar

“Eğer duygularım güçlü olsaydı bile, tekrarlanmaları yüzünden doğallıkları kayboluyordu. Ne söyleyeceklerini ve benim cevabımın ne olacağını biliyordum.”

“Geçmiş çoğu zaman şimdiki zamanın habercisi olabilir.” (s.27)

“Etrafımda duygusal hayatları birbirlerine yabancılaştıkları için tıkanan insanlar görüyorum ve bu durumun kişinin kendi benliğine yabancılaşmasına yol açacağına inanıyorum.” (s.28)

“Ne uğruna başkaldırdığınızı, neye karşı değil ne için başkaldırdığınızı bilmeden devrimci olamazsınız.” (s.43)

“Kendi özgürlüğünden kadının kendisi sorumludur. Kadın özgürlüğünü erkeklere savaş açarak elde edemez. Feminist hareketin hoşuma gitmeyen yanı, benim özgür olmayışım sizin suçunuz demesi. Bence bu doğru değil.” (s.46)

“Ona feministlerin gündeme getirdikleri soruyu yöneltiyorum: Giysilerle çok fazla ilgilenen bir kadın erkeğin dekoratif malı olma tehlikesinde midir? Eğer kendini ifade etmesine izin verilen bir alan olan evinin dekorasyonuyla ilgilenirse bu diğer alanlarda yaratıcı olabilme potansiyelinden vazgeçiyor mu demektir? Cevabı gayet açık oluyor: Giysileri ve ev düzenlemeyi sadece kadına ait nitelikler saymıyorum. Erkeklerin de kadınlar kadar giyimleriyle ilgilenmelerini isterim. Güzelliğe ihtiyacımızı yadsımak dünyaya çirkinlik katmaktır. Ben göze keyif veren her türlü şeyi yapmayı seviyorum.” (s.53)

“Sorun erkek ve dişi nitelikleri ayırmak değil. Kim ve ne olduğumuzu bulmak, gerçek iklimimizi. Önceden siyah veya beyaz ayrımlar yapardık ama bunlar doğru değil. Bazı kişilikler her daim bağımlı olacaktır; bazı erkekler mantıksızca düşünecekler, bazı kadınlar savaşkan olacaklar.” (s.57)

“Sanırım ben hayat, giysiler, ev, kitaplar, ilişkiler ve dostluklar arasında uyum olması, hepsinin bir çeşit bütünleşik, tam oluşturmasına çok önem veriyordum. İçimde oldukça takıntılı bir düşünceydi bu.” (s.74)

“Öğrenciler bana içsel dünyayı nasıl yaratıyorsunuz diye sorduklarında ben de: dışsal olanı rahatsız edici ve istikrarsız buluyorsunuz; bu yüzden de güvenebileceğiniz bir şey yaratmaya çalışıyorsunuz, diye cevaplarım.” (s.77)

“Romantikle nörotik olanın aynı şey olduğunu düşünüyorum; ikisi de gerçek ilişkiler kurmamıza izin vermez.” (s.81)

“-Anne olmadığınız için pişmanlık duyuyor musunuz?
  -Hiç duymuyorum; anneliğin duygusal deneyiminden hiçbir zaman mahrum kalmadım. Dünyada fazlasıyla anne var. Lawrance’ın kelimeleriyle: Kadınlar çocuk doğurmaktan vazgeçmeliler. Dünyaya umut getirmeliler.” (s.87)

“Bize neyin yük olduğunu bilmezsek onun üstesinden gelemeyiz. Bize sıkıntı yaratan yüklerin bir kısmı içeride, bir kısmı da dışarıda. Nasıl duygular hissettiğim berraklaştığı anda, kendimi bütün o geleneklerden, kadınları bastıran, engelleyen ve alçaltan fikirlerden azat ettiğim anda dışarımı değiştirebileceğimi anladım. Fakat bütün ağırlığın dışarıya yüklenmesini istemiyorum. İkisi arasında bir köprü var. Hazır siyasal formülleri kabul etmek yerine grup halinde düşünmeye daha fazla nitelik katmak için, kendi yaratıcı dünyamızı, kendi zekamızı, kendi içgörülerimizi katmak için çaba sarfetmeliyiz.” (s.91)

“Etkilerin hepsinden kurtulmalıyız ancak sonra kendimizi içimizde özgür hissedebiliriz. Sonra da, içimizde özgür olduğumuz için dışarıdaki bütün bu adaletsizlikleri, eşitsizlikleri çözebiliriz.” (s.94)

“-Kate Millet, tartışmalara yol açan eseri Cinsel Politika’da dostunuz Henry Miller’ı  erkek yazar olarak cinsellik konusundaki fikirlerimizi etkilemiş olmasından dolayı eleştiriyor. Miller’la yakın ilişkiniz ve onu desteklemiş olmanızdan dolayı bir kadın olarak kendinizden ödün verdiğinizi düşünüyor musunuz?
 -Katiyen. Kendisi benim tam zıttımdı. Günlüğüme yazdığım gibi, cinsellik konusundaki tavrı hoşuma gitmiyordu. Ancak Freud bile Lou-Andreas Salome konusunda tamamen farklı davranmıştı. Anlayacağınız üzere, kadınla ilgili bir mesele. Miller bana farklı davranıyordu.” (s.110)

“-Yirmi dokuz yaşındayken içinizde iki kadın olduğunu yazmışsınız: Bir kadın çaresiz ve şaşkın, boğulduğunu hissediyor; diğeri gerçek duygularını güçsüzlük,çaresizlik ve keder olduğu için saklayarak olay yerine sahneye çıkar gibi dalıp dünyaya sadece bir gülümseme, heves, merak, coşku,ilgi sunan biri. Kendinize nasıl hakim oldunuz?
 -Bir tanesi mütemadiyen olumsuz olanı aşıyor. Her gün cesur olduğum bir noktaya henüz ulaşmadım. Ve mücadele, günlüğümü canlı tutuyor. Şimdi artık bir uyum duygusuna sahibim, bütünleşmenin uyumu. Kendimi özgür hissediyorum. İki kadın da içimde ama birbirlerinin yüreğini acıtmıyorlar. Huzur içinde yaşıyorlar.” (s.113)

“Ben hiçbir zaman eyleme inanmadım, sadece şiirsel düzeyde hayatta başarmaya inandım.” (s.115)

“Modern kadın aynı zamanda kendi dünyasını erkeğin üzerinden değil, dolayımsız inşa etmeyi arzular. Dolayımsız bir dünya inşa eden kadın sanatçı-kurucu kadındır.” Lawrance (s.14)

“-Aşkta ikiz olmanın çekiciliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
  -Bence bu ergence bir eğilim. İkiz olma ve tek olma ihtiyacı genç, romantik aşk kavramıdır. Olgunlaştıkça kendiniz ile başkası arasındaki farklılıkları kabul etmeye başlarsınız. Miller’la tanıştığımda kendimin tam zıddını kabul etmeye dair büyük bir adım attım. İkiz olmaktan öte tamamıyla zıt güçler söz konusuydu. Biribimize saygı duyduk ve biribirimize verecek şeylerimiz vardı.” (s.151)

“Kendime örnek alacağım kadınlar oldu, taptığım kadınlar, Lou Salome gibi.” (s.172)

“Ya bir şeyi severim ya da kendi haline bırakırım. Eğer bir şeyden nefret ediyorsam o zaman onu kendi haline bırakırım.” (s.194)

“Yaşamayı edebiyat sayesinde öğrendim.” (s.212)

“Erkek kadını kendi ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde yaratmıştır. Onu doğayla özdeşleştirerek bertaraf etmiş, sonra da doğanın üzerine kurduğu kibirli hakimiyeti sergilemiştir. Ama kadın sadece doğa değildir. Kuyruğu bilinçaltına daldırılmış olan bir deniz kızıdır.” (s.221)

“En iyi eleştirmen zamandır, en iyi eleştirmen beklemektir.” (s.232)

“-Nostaljik misinizdir?
  -Hayır aslında değilim. Ben şimdiki hayatımı seviyorum. Beni şimdi ziyaret eden insanları seviyorum. Ben geriye bakmaktansa yeni zamanları deneyimlemekle daha fazla ilgiliyim. Nostalji konusunda olumsuz düşünme eğilimindeyim; şimdiki hayatımızda gelişmemize engel olunuyormuş gibi hissettiğimizde geçmişe döndüğümüzü düşünüyorum. Nostaljik olan insanlar geçmişte iyi bir şey yaşamışlardır ve onu yeniden yakalamak isterler.” (s.285)