“Sana mektup yazmak bugüne kadar aklımın ucundan bile
geçmemişti. Geçseydi ve daha önce oturup yazabilseydim, herhalde her iki
satırdan birini senin için boş bırakırdım. Ya da senin için, içleri harflerle
dolu çeşitli boşluklar yaratırdım sayfaların yüzünde. Senin için de değil
aslında, bunu, mektup dediğimiz metnin metin olabilmesi için yapardım. Bir
bakıma, seni düşünmeksizin senin için.” (s.7)
“Sana yazmaktan değil, senin için yazmaktan korkarım.
Başka bir ifadeyle, senin için yazmakla sana ve edebiyata en büyük kötülüğü
edeceğimden korkarım. İşte bu yüzden yazmak için kağıdın üzerine eğildiğimde,
yazdıklarım ille de bir yere varacak, bir yeri aşacak ve varıp aşacağı yere
ille de bir işaret konacaksa, oraya seni değil, kendimi koyarım ben.” (s.8)
“Sen aklımdan adamakıllı silinir, bir bilinmeyenken hiç
bilinmeyen olursun. Zaten, seni olsa olsa sezerim ben, istesem de bilemem. Sen
de abartılacak kadar sıradan bir hayat yaşayan bu adamı bilme bence. Çünkü her zaman
için sezmek, bilmekten daha iyidir.” (s.9)
“Bir virgül için ölünen bir dünya düşlüyorum.” E.M.
Cioran (s.61)
“Hızın değere dönüştüğü bir dünyada, devasa bir hız topu
halinde, korkunç bir gürültüyle hep birlikte yuvarlanıp duruyoruz. Hayatımızı
hayal edilemeyecek kadar kolaylaştıran tuşların, butonların ve düğmelerin
sayısı arttıkça, metrekareye düşen insan sıcaklığı da giderek azalıyor tabii ve
artık insanoğlu öteki insanların varlığından uzaklaşıp sadece kendi hızıyla
arkadaş oluyor.” (s.64)
“Hiç kuşkusuz zamanı ne kadar hesaplı kullanırsam
kullanayım, birçok kitap kalacak öylece; asla okunamayacak. İşin kötüsü, okumam
gerektiği halde okuyamadığım bazı kitapların adlarını ve yazarlarını bile
öğrenemeyeceğim. Kör noktada kalacaklar çünkü, art arda yayımlanan binlerce
kitabın arasında bir şekilde kaybolup gidecekler.
....
Yayımlanan kitapların çokluğunu düşündüm ve kesinlikle
hepsini okumak zorunda değilim ama bu durumda okumak istediğim bazı kitaplar
bile ister istemez kalacak dedim. Sonra, hiç değilse bazıları kalmasın, ey
hayat, bana kör noktamı aydınlatacak bol ışıklı dostlar ver dedim.” (s.78)
“Baylar, yemin ederim her şeyi fazlasıyla anlamak bir
hastalıktır.” Dostoyevski (s.148)