“Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi
görünüyor, ama kim bilir, birazdan uzanıp dokunursun.” (s.9)
“Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane
bir okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N’olcak ki, bırak
patronlar seni kovsun!” (s.10)
“Kışları dünyada olduğumu daha iyi anlıyorum ben.” (s.14)
“Bu başıma gelenleri hiç anlamış değilim... Sen de başıma
gelsene... Beraberce bakarsak belki anlamama yardımcı olursun. Yani senden
istediğim, bencilce. Bunu bilerek gel. Ayrıca şu bencil sözcüğünü kafamıza
kakanlara küfürler ederek de gel.” (s.18)
“Yas ne Ross?
O ne!?
Ben rüyaya inanırım mesela, mıhlanmış duygulara.” (s.33)
“Geç bunları Ross, geç bunları
Nasıl olsun bizim öyle kompartıman kompartıman
Sağlıklı süreçlerimiz
Biz Ross, al sana misal;
Ali öldürüldü dövülerek,
Kadın erkek hepimiz onun anasıyız.
Sağlıklı yas ne Ross?” (s.35)
“Kadınların kaburgadan yapıldığına
Kadınları bile inandıran neydi Birhan?
Asıl mesele diyorsan buraya dönelim, şimdiye
Söyle artık başımıza bu işleri açan yine erkekler değil
miydi?
Dönelim Van’da bir kadına, dönelim Mardin’de, dönelim
İzmir’de
Dönelim Birhan bak geç oluyor hava kararıyo evimize
dönelim
Bize bunları söyleten neydi, gülerken ağız kapatmayı,
ağlarken saklanmayı
Her lafa karışmamayı, yazmamayı Birhan, çizmemeyi bize
dayatan kimlerdi?” (s.38)
“Ben bunu gözlerimle gördüm, yalan yok, kendi balkonumda!
Bir acı biber bile yanındaki bibere sarılıyordu.” (s.47)
“Bir küfür gibi evde oturuyorum.” (s.50)
“Anne bak, ben kime yazılmış çok eski bir mektubum
Böyle, derine derine saklanmış kalmış.
Dünya yerinde bir uykuya yatırılmış, hiç uyumamış.
Kışlarda zor hatırası, yazlarda tahammül yorgunu
Anne benim gönlümün kimyası ne bu böyle?” (s.56)
“İnsan yokuşlu bir şeydir bana her daim, bu yol dümdüz
gitmem gerekiyor.” (s.59)
“Yağmur asla yalnız yağmayan şeydir. Yağmurun yalnız
yağdığını söyleyenlere inanma sen. Yağmur, bilebildiğim en kalabalık şey
benim.” (s.70)
“Gökyüzü var ya bir çeşit imkansızlıktır Hayrişciğim, en
azından ayağı yere basanlara. Ben o yüzden işte gökkubbe sözcüğünü severim daha
çok. Gökyüzü değil ama gökkubbeyi hep şefkatin mekanı olarak anlamışımdır ben,
öyle yakıştırmışımdır. Kubbe. Ne güzel değil mi, ne kadar şefkatli. Nasıl çın
çın.” (s.70)
“-Lan Hayriş. Ya öteki taraf diye bir şey yoksa.
-Olmazsa olmasın.
N’olcak! Bu taraf yetmiyor mu?
-Yetseydi söz
konusu olur muydu oğlum? İnsan dediğine ancak artarsa yeter.” (s.73)