“Suç, insanoğlunun tek başına kaldıramayacağı tek
yüktür.” (s.2)
“Nasıl her insanın içinde bir çocuk yaşarsa, bir de şair
yaşar.” (s.3)
“Anlıyordu ki, sıradan hayatı reddetmesinin bir amacı
var: kendisini bir roket gibi, başka varoluş biçimlerine fırlatmak.” (s.39)
“İnsanların yaşamdan tek bir yaşammış gibi söz etmelerine
neden kızdığını şimdi anlıyordu. İçindeki sayısız yaşamın ayırdına varmıştı
çünkü.” (s.39)
“Aşka yaptığı sayısız yolculukta, daha büyük aşkların ve
arzuların yankılarını ayrımsayacak kadar zekiydi Sabina. Daha yoğun aşklar
(özellikle de doğal nedenlerle ölmemişlerse), asla tam anlamıyla ölmüyor,
geride titreşimler, ayak sesleri bırakıyordu. Yarıda kesilivermiş, gönülsüzce
kopartılmış, kazara boğulmuşlarsa, küçük, kopuk parçacıklar halinde, daha hafif
ama sonsuz yankılar halinde var olmayı sürdürüyorlardı.” (s.90)
“Bunu duyunca şaşıracaksın, ama ben ilk suçumu kendime
karşı işledim. O sıralarda küçükleri, çocukları kandırmakta çok ustaydım ve bu
çocuk, bendim. Kandırdığım, çarpıttığım şeyse gerçekti; çok daha muhteşem bir
dünya adına, gerçeği bozuyordum. Olguları, gerçekleri değiştirmekte,
güzelleştirmekte üstüme yoktu. Bunun için hiç tutuklanmadım: bir tek beni
ilgilendiriyordu çünkü.” (s.131)
“Masal yazarlarını suçluyorum. Karlarda uyumanın
zatürreye neden olmayacağını, ekmeğin asla bayatlamadığını, ağaçların
mevsimsizce çiçeğe durduğunu, ejderhaları öldürmek için yürekli olmanın
yettiğini, çok arzulandığı takdirde bir dileğin mutlaka gerçekleşeceğini
söyleyen, hatta buna söz veren masalları suçluyorum. İnatla ısrarla dilemek,
uğraşmaktan çabalamaktan daha etkilidir der masallar. Kısacası ben eğilimleri,
yönsemeleri alt üst etmiştim: okuduğum her şeye inandım.” (s.131)
“Aşkın düşmanı asla dışarıda değildir; düşman bir erkek
ya da kadın değildir, bizde eksik olan şeydir.” (s.133)
“Henüz aşık olmadın. Sadece aşık olmaya çalışıyordun,
yeni yeni başlamıştın. Güven tek başına aşk değildir, cinsel istek tek başına
aşk değildir, hayal etmek, düşlemek aşk değildir. Bütün bunlar seni kendinden
dışarıya çıkaran patikalardır, doğru; böylece bir yolun seni ötekine
götüreceğini sanırsın, oysa bir sonrakine asla ulaşamazsın. Ulaşamadın.
Yalnızca yola çıktın, o kadar.” (s.134)
“Kazanmaya bu kadar odaklanmış biri, henüz aşık olmamış
demektir.” (s.135)
“Zavallı Sabina; aşkın herkese yetecek kadar bol değildi.
Bütünlüğü müzikte aradın... Seninki bir aşksızlık hikayesi. Hem biliyor musun,
Sabina, eğer yakalanıp yargılansaydın, kendine biçtiğin cezadan çok daha
hafifine çarptırılacaktın. Bizler kendi yapıp ettiklerimize karşı çok daha
acımasız, haşin yargıçlarız. Düşüncelerimizi, gizli niyetlerimizi, hatta
hayallerimizi bile yargılarız.” (s.136)