1 Ağu 2016

Anais Nin - Aşk Evindeki Casus

“Suç, insanoğlunun tek başına kaldıramayacağı tek yüktür.” (s.2)

“Nasıl her insanın içinde bir çocuk yaşarsa, bir de şair yaşar.” (s.3)

“Anlıyordu ki, sıradan hayatı reddetmesinin bir amacı var: kendisini bir roket gibi, başka varoluş biçimlerine fırlatmak.” (s.39)

“İnsanların yaşamdan tek bir yaşammış gibi söz etmelerine neden kızdığını şimdi anlıyordu. İçindeki sayısız yaşamın ayırdına varmıştı çünkü.” (s.39)

“Aşka yaptığı sayısız yolculukta, daha büyük aşkların ve arzuların yankılarını ayrımsayacak kadar zekiydi Sabina. Daha yoğun aşklar (özellikle de doğal nedenlerle ölmemişlerse), asla tam anlamıyla ölmüyor, geride titreşimler, ayak sesleri bırakıyordu. Yarıda kesilivermiş, gönülsüzce kopartılmış, kazara boğulmuşlarsa, küçük, kopuk parçacıklar halinde, daha hafif ama sonsuz yankılar halinde var olmayı sürdürüyorlardı.” (s.90)

“Bunu duyunca şaşıracaksın, ama ben ilk suçumu kendime karşı işledim. O sıralarda küçükleri, çocukları kandırmakta çok ustaydım ve bu çocuk, bendim. Kandırdığım, çarpıttığım şeyse gerçekti; çok daha muhteşem bir dünya adına, gerçeği bozuyordum. Olguları, gerçekleri değiştirmekte, güzelleştirmekte üstüme yoktu. Bunun için hiç tutuklanmadım: bir tek beni ilgilendiriyordu çünkü.” (s.131)

“Masal yazarlarını suçluyorum. Karlarda uyumanın zatürreye neden olmayacağını, ekmeğin asla bayatlamadığını, ağaçların mevsimsizce çiçeğe durduğunu, ejderhaları öldürmek için yürekli olmanın yettiğini, çok arzulandığı takdirde bir dileğin mutlaka gerçekleşeceğini söyleyen, hatta buna söz veren masalları suçluyorum. İnatla ısrarla dilemek, uğraşmaktan çabalamaktan daha etkilidir der masallar. Kısacası ben eğilimleri, yönsemeleri alt üst etmiştim: okuduğum her şeye inandım.” (s.131)

“Aşkın düşmanı asla dışarıda değildir; düşman bir erkek ya da kadın değildir, bizde eksik olan şeydir.” (s.133)

“Henüz aşık olmadın. Sadece aşık olmaya çalışıyordun, yeni yeni başlamıştın. Güven tek başına aşk değildir, cinsel istek tek başına aşk değildir, hayal etmek, düşlemek aşk değildir. Bütün bunlar seni kendinden dışarıya çıkaran patikalardır, doğru; böylece bir yolun seni ötekine götüreceğini sanırsın, oysa bir sonrakine asla ulaşamazsın. Ulaşamadın. Yalnızca yola çıktın, o kadar.” (s.134)

“Kazanmaya bu kadar odaklanmış biri, henüz aşık olmamış demektir.” (s.135)

“Zavallı Sabina; aşkın herkese yetecek kadar bol değildi. Bütünlüğü müzikte aradın... Seninki bir aşksızlık hikayesi. Hem biliyor musun, Sabina, eğer yakalanıp yargılansaydın, kendine biçtiğin cezadan çok daha hafifine çarptırılacaktın. Bizler kendi yapıp ettiklerimize karşı çok daha acımasız, haşin yargıçlarız. Düşüncelerimizi, gizli niyetlerimizi, hatta hayallerimizi bile yargılarız.” (s.136)