9 Haz 2016

Barış Bıçakçı - Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra

“Annem eski bir cehennemi içinde taşıyor, babamın inandığı bir Tanrı’nın önünden düşe kalka ama korkmadan kaçıyordu.” (s.16)

“Burada, umudu üzmek, diye bir deyim kullanıyorlar; umudunu yitirmek anlamında.” (s.18)

“Ben hep bir şarkının ellerindeydim. Bu yüzden aranıza karışamadım.” (s.24)

“Hatırlamak yalnız bırakır.” (s.43)

“Hayat devam eder. Bazı çiçekler susuzluğa ve unutulmaya dayanır. Hayat her zaman devam eder, bunu herkes bilir.” (s.55)

“Özlemek, duvarları en yüksek, kaçılması en zor hapishaneydi.” (s.58)

“Isıtan bir şeyden değil, yakan bir şeyden söz ediyoruz.” (s.71)

“Artk burada, bu dünyada her şey parçalar halinde ve her bir parça diğerinin yerine geçebiliyor. Yadırgamıyoruz. Çıldırmamız gerek ama yadırgamıyoruz.” (s.97)

“Gerçek daima biraz hüzünlüdür. Gerçeği ararken bir yandan da bulduğumuz anda değiştirmeyi düşleriz.” (s.98)

“Bir armağan, bir mucize olduğu söylenen şu hayatın saçma sapan bir şekilde bitebileceğinden korktum hep. İçimde böyle bir korku varken de hayatın tam da bu şekilde, yani saçma sapan bir şekilde sürdüğünü anlamadım. Asıl bundan korkmam gerektiğini anlamadım.” (s.105)

“Öyle uçsuz bucaksızsın ki, kıyıya yaklaşan gemilerin direkleri görünmüyor. Sen şimdiki zamansın, şimdiki mükemmel zaman, içinden cümleler geçiyor.” (s.124)

“Salıncaksın sen, sesin açık pencereden içeri doluyor. En çok bir mucizeyi reddedişini seviyorum. Anlam kapımızı çaldığında açmayışını, hiçbir yerde yokuz, hiçbir yerde yokuz.” (s.125)

“Biz de deniz gibiyiz. Tek derdimiz, yerinden oynatamadığımız taşlar.” (s.126)

“Dostoyevski, her şeyi fazlasıyla anlamak hastalıktır, demiş ya... Ben de hastalandım işte.” (s.128)

“Uykunun yaza açılan bir kapısı varmış.” (s.133)