“Şiir, insanlara bütün hayatı boyunca eşlik eden bir
felsefedir.” (s.7)
“Genelde anılar çok değerlidir. Bu yüzden olsa gerek,
insan her zaman onları şiirsel renklerle süsler.” (s.17)
“Sanatçı, kendisine neredeyse bir mucize sonucu
bahşedilmiş sayabileceğimiz yeteneğinin bedelini ödemek zorunda olan bir
hizmetkardır.” (s.29)
“Şair, bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahip
bir insandır. Hangi dünya görüşünü savunursa savunsun, dünyadan edindiği
izlenim dolaysızdır; yani sanatçı dünyayı tanımlamaz, dünya onundur.” (s.31)
“Sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç
dünyasının en gizli köşesinden vurmaktır.” (s.32)
“Özgür olan yalnızca kayıtsızlıktır. Kişilik sahibi olan
özgür değildir, aksine kendi damgasının izini taşımak, gereklerine uymak ve
esiri olmak zorundadır.” Thomas Mann (s.42)
“Stavrogin: Apocalyps’te melek, bundan böyle zamanın
olmayacağını ilan eder.
Krillov:
Biliyorum. Orada bu, yoruma yer bıraktırmayacak açıklıkta yer almış. Bütün
insanlar mutluluğa kavuştuğunda da ortadan kalkacak, çünkü artık gerekmeyecek.
Çok doğru bir düşünce.
Stavrogin: Peki
ama zamanı nereye saklayacaklar?
Krillov: Hiçbir
yere. Zaman bir eşya mı? Hayır, yalnızca bir düşünce. Zihinlerden silinip
gidecek.” (s.43)
“İnsan, öyle bir hatırlama yeteneğiyle donatılmıştır ki
kendi sınırlarının farkına yine kendisi varır. Anılar bizi saldırılara açık,
acı çekmeye hazır kılar.” (s.44)
“Zaman, insana verilmiş hem tatlı hem de acı bir
armağandır. Hayat, var olmak için kendine koyduğu hedeflere uygun bir ruh
geliştirmesi için insana tanınmış bir süreden başka bir şey değildir ve insan
bu gelişimi gerçekleştirmek zorundadır.” (s.45)
“Geçmiş, bir anlamda, içinde yaşanan zamandan çok daha
gerçektir, en azından çok daha dayanıklı, çok daha süreklidir. Şimdiki zaman
akıp gider, kaybolur, parmaklarımızın arasından kum gibi kayar. Maddi
ağırlığına ancak anılarda kavuşur. Bilindiği gibi Hazreti Süleyman’ın yüzüğüne
şu satırlar kazılmıştır: Her şey gelip geçicidir.” (s.45)
“Seyirci aldığı bir sinema biletiyle kendi deneyimindeki
gedikleri kapatmaya çalışır, yani bir anlamda yitirilmiş bir zamanın peşini
kovalar. Bu sayede, huzursuzluk ve iletişimsizlikle belirlenen çağdaş hayatın
yarattığı o manevi boşluğu doldurmayı umar.” (s.70)
“Denir ki sanatsal yaratı, hayatı vs. yansıtmalı. Ne
saçma! Hayatı yaratanlar yazarların/şairlerin ta kendileridir, üstelik öyle bir
hayat ki bu çapta asla var olmamıştır.” Dostoyevski (s.168)
“Acının kaynağı memnuniyetsizliktir, insanın o an içinde
bulunduğu durumla ideal arasındaki çatışmadan doğar. İnsanın gerçek bir
Tanrısal özgürlük uğruna mücadeleyle ruhunu güçlendirmesi, mutluluk duygusundan
çok daha önemlidir.” (s.198)