17 May 2016

Barış Bıçakçı - Seyrek Yağmur

“Benim bir hikayem olmalı dedi. Bir hikayenin içinde olmalıyım ki, günler aynı kaba damlasın. Ama insan bir hikayenin içinde olduğunu nasıl anlar? Anlayabilir mi? Anlamak için çabalarken olmayan bir sınır çizgisinin bir o tarafına bir bu tarafına geçmekten yorgun düşmez mi, çıldırmanın eşiğine gelmez mi? Yaşayıp gitmenin, avarelik etmenin merhametinden mahrum kalmaz mı?” (s.6)

“Şimdi gerçekten de uyumak istiyorum. Yorulduğum ya da uzun bir mücadelenin sonunda güzel bir şeye kavuşmanın huzurunu hissettiğim için değil. Güzel günün, güzel şeylerin geçici olduğunu unutmak için uyumak istiyorum. Geçicilik duygusunun insanı hep hazır olda tutan despotluğundan kaçmak için uyumak istiyorum. Böylece güzelliğin daha da küçük daha da geçici bir parçasına razı olarak uykuya dalıyorum. Uyandığımda gün bitmiş oluyor, hayat azalarak sonsuza gidiyor, azalarak sonsuza gidiyor, azalarak sonsuza, azalarak...” (s.17)

“Hiçbir şey söylemeye çalışmamaktan doğuyor şiir.” (s.19)

“Tanpınar diyor ki: Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanını vermiyor.” (s.26)

“Biliyorum, yine kitaplara gömüleceksin, sayfalarında ikimize rastlama ihtimalinin peşinden giderek deli gibi kitap okuyacaksın ve bu sana iyi gelecek. Senin iyi olduğunu bilmek bana yeter.” (s.29)

“Geçmiş bir insanı kuran değil, yıkan şeydir. Daha doğrusu bir yandan kurarken bir yandan yıkar. Hep bir savaş hali... Kapısız penceresiz binalar, devrilmiş sokak lambaları, yerlerinden fırlamış kaldırım taşları, bir enkaz olarak insan hayatı. Evet büyüyemedik ama çocuk da kalamadık. Bir enkazız yalnızca.” (s.35)

“Asıl mesele ne biliyor musunuz? Erkekler geçmişleriyle sevilmek istiyor, bu yüzden büyüyemiyorlar. Kadınların ise sevilmek için bir tek şimdiki zamana ihtiyacı var. Onlar tam şimdi ve tam şimdiki halleriyle sevilmek istiyorlar. Bu kadar basit.” (s.42)

“Hatıralar kötüdür, hayatın önünü tıkar.” (s.48)