1 Şub 2016

Hakan Günday - Zargana

"Zor değil, dedi kendi kendine. İnsanları anlamak zor değil. Hepsinin de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında. Biraz dikkatli bakmak yeter. Haritalara benzerler. Ölçeklerinin nerede yazıldığını bulana kadar korurlar esrarlarını. Sonra bir güneş kadar bilinir hayatları.” (s.13)

“İnsan kendi hayatının içinde kaybolmuşken nadiren dikkat eder sabah kahvaltısında kaç dilim ekmek yediğine.” (s.43)

“Matematiği kuvvetli değildi, ama çıkarlarını hesaplamasını iyi bilirdi.” (s.47)

“Mutsuzluk, mutluluktan daha çok ses çıkarıyordu.” (s.52)

“Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak. Gidenler üzüntüyü çarşaf yapıp üzerine yatar ve o çarşaf üzerinde bin bir zevk içinde hayatla sevişir. Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına benzeyen taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak lambaları haline gelir.” (s.53)

“İnsanlar sadece sevdiklerini kaybedince üzülmezler. Adil olmayan her ölüme üzülürler.” (s.57)

“Hep güçlü bir kadın olmuştu. Herkesten daha güçlü. Ama biliyordu gözyaşlarından oluşan kulenin birazdan devrileceğini. Yer çekiminden daha güçlü değildi iradesi.” (s.57)

“Hayat, magmanın tabanları yakmaya başlayacağı güne kadar var. Daha sonrası yok. Küllerin aşkları, dostları olmaz. El ele bile tutuşamazlar. Rüzgar izin vermez. Savrulurlar. İnsanlar gibi. Bronzlaşmış tatilcilerin tanımadıkları denizlerin akıntılarına kapılmaları gibi... Yanık kokan bir dünya. Tüten insanlar. Dumanlı bir hayat. Cehennemden biraz daha serin bir dünya.” (s.70)

“Batı hafiflemek, Doğu ağırlaşmak için kaldırır kadehini.” (s.81)

“O gün ona aşık oldum. O masadan kalkarken artık aşık bir kadındım.” (s.85)

“Ben diyordu, insan değilim. Çünkü üşüyorum. Sizler üzerinizi hatıralarınız, aileleriniz, dostlarınız, mesleklerinizle örterken ben üşüyorum. Çünkü bunların hiçbirine sahip değilim. Ve olmak da istemiyorum.” (s.92)

“Bizler rüyaların yapıldığı kumaştanız.” (s.109)

“Birbirine uyan hayalleri vardı. Belki bunlar bir konuşma konusu olabilirdi. Ama yine de susmayı tercih ettiler. Çocuklar karşılıklı susarken sıkılmazlar. Genellikle yetişkinlerin sorunudur gözlerini birbirlerinden kaçırmak.” (s.122)

“Bir kalp ile bir beynin tek bir organa dönüştüğünü gördü hayalinde.” (s.128)

“-Siz çocuklar Tanrı’ya inanıyor musunuz?
  -Evet, ama içimizdeki Tanrı’ya.” (s.191)