"Zor değil, dedi kendi kendine. İnsanları anlamak zor
değil. Hepsinin de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında.
Biraz dikkatli bakmak yeter. Haritalara benzerler. Ölçeklerinin nerede
yazıldığını bulana kadar korurlar esrarlarını. Sonra bir güneş kadar bilinir
hayatları.” (s.13)
“İnsan kendi hayatının içinde kaybolmuşken nadiren dikkat
eder sabah kahvaltısında kaç dilim ekmek yediğine.” (s.43)
“Matematiği kuvvetli değildi, ama çıkarlarını
hesaplamasını iyi bilirdi.” (s.47)
“Mutsuzluk, mutluluktan daha çok ses çıkarıyordu.” (s.52)
“Bir insan ya gitmek ister ya da kalmak. Gidenler
üzüntüyü çarşaf yapıp üzerine yatar ve o çarşaf üzerinde bin bir zevk içinde
hayatla sevişir. Kalanlarsa vasat hayatlarını, bir ürünün taban ve tavan fiyatlarına
benzeyen taban ve tavan duygular içinde yaşayarak yerleşik düzenin sokak
lambaları haline gelir.” (s.53)
“İnsanlar sadece sevdiklerini kaybedince üzülmezler. Adil
olmayan her ölüme üzülürler.” (s.57)
“Hep güçlü bir kadın olmuştu. Herkesten daha güçlü. Ama
biliyordu gözyaşlarından oluşan kulenin birazdan devrileceğini. Yer çekiminden
daha güçlü değildi iradesi.” (s.57)
“Hayat, magmanın tabanları yakmaya başlayacağı güne kadar
var. Daha sonrası yok. Küllerin aşkları, dostları olmaz. El ele bile tutuşamazlar.
Rüzgar izin vermez. Savrulurlar. İnsanlar gibi. Bronzlaşmış tatilcilerin
tanımadıkları denizlerin akıntılarına kapılmaları gibi... Yanık kokan bir
dünya. Tüten insanlar. Dumanlı bir hayat. Cehennemden biraz daha serin bir
dünya.” (s.70)
“Batı hafiflemek, Doğu ağırlaşmak için kaldırır
kadehini.” (s.81)
“O gün ona aşık oldum. O masadan kalkarken artık aşık bir
kadındım.” (s.85)
“Ben diyordu, insan değilim. Çünkü üşüyorum. Sizler
üzerinizi hatıralarınız, aileleriniz, dostlarınız, mesleklerinizle örterken ben
üşüyorum. Çünkü bunların hiçbirine sahip değilim. Ve olmak da istemiyorum.”
(s.92)
“Bizler rüyaların yapıldığı kumaştanız.” (s.109)
“Birbirine uyan hayalleri vardı. Belki bunlar bir konuşma
konusu olabilirdi. Ama yine de susmayı tercih ettiler. Çocuklar karşılıklı
susarken sıkılmazlar. Genellikle yetişkinlerin sorunudur gözlerini
birbirlerinden kaçırmak.” (s.122)
“Bir kalp ile bir beynin tek bir organa dönüştüğünü gördü
hayalinde.” (s.128)
“-Siz çocuklar Tanrı’ya inanıyor musunuz?
-Evet, ama
içimizdeki Tanrı’ya.” (s.191)