30 Eki 2015

Tezer Özlü - Yeryüzüne Dayanabilmek İçin

“Kanımca yazı yazmak coşku, hafif melankoli, taşkınlık gibi psikolojik bir semptomdur.” (s.9)

“İnsan yazarlık hastalığını -az da yazsa- sürekli olarak içinde taşır.” (s.9)

“Her olaydan ve sıkıntıdan çok şey öğrenileceğine inanıyorum. Hani bir İsviçre dağ köyünde, İtalya’ya bile inmemiş, öyle havaya, göle, ineklere ve çayırlara bakarak yaşayan insanlar tanıdım. Ben, bu tür bir yaşamı mutluluk saymıyorum. Beni etkileyen, yaşadığım ülkenin ve batı ile bağların oluşturduğu ikilik’tir.” (s.10)

“İnsanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Dünyasına egemen olan insan, acıları coşkuya, bunalım yaratmayai sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir. Ben dünyama egemen olmayı edebiyatla öğrendim.” (s.11)

“Yaşam insanın yaşantı aradığı değil, kendi kendini aradığı bir olgudur.” Cesare Pavese (s.12)

“Neden edebiyat? Yeryüzüne dayanabilmek için.” (s.12)

“Kafka Milena’ya yazdığı mektupların birinde: mektup yazmak, insanın kendisini merakla bekleyen hayaletlere açması demektir. Yazıyla verilen öpüşmeler, hiçbir zaman yerini bulmaz, yolda hayaletler tarafından emilip bitirilir.” (s.15)

“Çevremdeki durgun boşluğa bakmaktansa, kendi içimdeki ikili konuşmayı sürdürebilirim. Benim için iyi olmanın yolu budur ancak.” Kafka (s.18)

“İnsanların bakışlarına bile dayanamıyorum, insan düşmanı olduğumdan değil, ama insanların bakışları, çevremde bulunmaları, öylesine oturup bakmaları, bütün bunlar benim için dayanılır gibi değil.” Kafka (s.23)

“Sabah uykusu yerine saatlerce öksürdüm, yüzerek bu yaşamın dışına çıkmayı yeğlerdim.” Kafka (s.23)

“Kasım ayında zeytinler toplanır. İnsanları ayıran olgular karşısında birleştiren olgular giderek çoğalıyor. O halde neden savaş?” Peter Weiss (s.95)

“Öylesi bir yaşam ki, küçük mutlu anları ancak çocuklar yaşayabiliyor.” (s.101)

“Çağımızı ve çevremizi kavramamızda en büyük etken çağdaş sanattır. Kültür, insanın yaşam düzeyini belirleyen en önemli öğedir.” (s.116)

“Ben bir kenti, o kentteki kitapçı dükkanlarına göre değerlendiririm.” Peter Weiss (s.162)

“Kültür, bir şeye cesaret edebilme sorunudur. Okumaya cesaret edebilme, bir görüşe inanmaya cesaret edebilme, görüşlerini açıklayabilme cesaretidir.” Peter Weiss (s.163)

“Son bireye kadar savaşmak, kendini feda etmek, yanlış bir kahramanlıktır.” Peter Weiss (s.164)

25 Eki 2015

Hwal

Yayın sertliği ve gerince çıkan o güzel o ses gibi, böyle yaşanmalı hayat verilen son nefes gibi...

Hwal, 2005

24 Eki 2015

Zerkalo

Hiç bitkilerin hissedebildiklerini hatta algılayabildiklerini düşündünüz mü?
Oysa biz etrafta koşturup, yaygara koparıyoruz ve sıradanlığımızı haykırıyoruz.
Çünkü iç doğamıza güvenmiyoruz.

Zerkalo, 1975

22 Eki 2015

Simone de Beauvoir - Denemeler

“Bir çocuk gördüm, ağlıyordu. Çünkü evlerinin kapıcısının oğlu ölmüştü. Ana-babası önce bıraktılar ağlasın, sonra sıkıldılar bundan. Niye ağlıyorsun dediler. Senin kardeşin değildi ki o. Çocuk gözyaşlarını sildi. Korkunç bir şey öğrenmişti: Demek ki, yabancı bir çocuk için ağlamak gereksizdi!” (s.15)

“Ben kendi içime kapanınca, dışımdakiler de bana kapanır. Nesnelerin kımıltısız varlığı ayrılık ve yalnızlık demektir. Bu yönden alınırsa, dünyayla aramda köklü bir bağ yok. Doğanın bağrında yalın, bağsız bir veri olarak kaldıkça, hiçbir şeye benimdir diyemem.” (s.17)

“İnsan dışarıyla, nesneyle bir bağ kurmaktan hoşlanıyorsa, bu benim tablom, bu benim bahçem, benim işçilerim diyebildiği içindir. Belli bir bağlaşmanın onlar üzerinde kendisine bir takım haklar sağladığı içindir. Böylece, kendini aldatmayı seçtiği, bununla avunduğu içindir.” (s.16)

“Önceden belirlenmiş, yörüngesi çizilmiş bir şey değilim ben. Seven, hareket eden, isteyen bir varlığım. Kendiliğinden bir varlık. Seçen bir varlık. Evet, bu çocuk benim kardeşim değil. Ama kendisi için ağlarsam bir yabancı olmaktan çıkar. Gözyaşlarımdır burada karar veren.” (s.19)

“Her sevinç bir tasarı öncelikle. Geleceğe doğru giden, geçmişi geride bırakan bir tasarı.” (s.27)

“Hegel’de güzel belirtmişti: Gerçek, asla dış görünüşün altına gizlenmiş bir içsellik sayılmamalıdır. Dış görünüş hiçbir şeyi gizleyemez çünkü, ancak deyimler. İç, dıştan; içsellik, dışsallıktan ayrı değildir.” (s.29)

“İnsan, uzaklara özgü bir varlıktır der Heidegger, hep kendinden başka yerdedir. Dünyanın hiçbir köşesi yok ki insan güvenle ben buyum diyebilsin.” (s.30)

“Bir servete konan kimse, hemen bir başka zenginliği elde etmeyi tasarlar. Pascal’ın haklı olarak dediği gibi, avcıyı ilgilendiren tavşan değildir gerçekte, avlamaktır. Öyleyse içinde yaşamayı istemeyeceği bir cennet uğruna savaşa atıldığı için kınamayalım kimseyi.” (s.32)

“Her kavuşma bir ayrılığın başlangıcıdır.” (s.32)

“İnsanlar bilim üzerinde anlaşabilirler. Çünkü düşünce, ancak bütün insanlar onun üzerinde anlaştıkları zaman bilimsel olur.” (s.61)

“Başkalarına göre ölüm kapımı çalınca hayatım durur. Bana göre ise, yaşadığım sürece ölüm yok demektir.” (s.71)

“Bir ruh argını, ağlayan bir kadına bakarak, “ne talihli kadın” diyordu. Yürekten ağlayabiliyor.” (s.77)

“Biliyoruz ki insan aşkınlıktır: Bir şeyi isterse yalnızca aşmak, geride bırakmak için ister onu.”  (s.90)

“Özgürlük: Aşamayacağımız biricik gerçek odur. Durmaksızın kendini aşan bir şey nasıl aşılabilir, nasıl geride bırakılabilir? Bir varlık salt özgürlük olarak görünüyorsa bize, kendini tümüyle kurabiliyorsa, onun adına kurduğumuz şeyi de doğrulayabilir. Böylece tanrılaşabilir. Aşkın, korkunun, hayranlığın, saygının büyüsü insanı tanrılaştırır.” (s.113)

18 Eki 2015

Albert Camus - Asturya'da İsyan

“Bizim oralarda kadınlar yalnız başına ağlar.” (s.33)

“Ben ihtiyar Santiago, bir ömür yaşadım, mutluluk nedir bilmedim. Babam madenciydi, dedem de, dedesinin dedesi de. Evlendim sonra. İyi kadındı karım, kötülüğünü görmedim; memnun muydun deseler orası da meçhul. Bir oğlum oldu –babadan madenci- öldü gitti göçük altında. Kimsenin canını yakmadım, şikayet etmedim hiç halimden, bir şu gençlerin hali dert oldu içime. Ne yalan söyleyeyim, iyi savaştım. Bu saatten sonra kazanacak şeyim yoktu ondandır belki. Kış gelecek, kar yağacak, şu dünyada kimseler adımı anmayacak.” (s.63)

16 Eki 2015

Hamnstad

Eğer birini gerçekten seviyorsan, korktuğun şeyin aşkına etkisi onu daha da harlamak olur.
Bana inan!

Hamnstad, 1948

6 Eki 2015

Ahmet Hamdi Tanpınar - Saatleri Ayarlama Enstitüsü

“Eski şapkalarımız, ayakkabılarımız, elbiselerimiz gün geçtikçe bizden bir parça olmazlar mı? Onları sık sık değiştirmek isteyişimiz de bu yüzden değil midir? Yeni bir elbise giyen adam az çok benliğinin dışına çıkmışa benzer: kendinden uzaklaşmak, ona bir değişikliğin arasından bakmak ihtiyacı, yahut, ben artık bir başkasıyım diyebilmek saadeti.” (s.16)

“Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu, insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.” (s.186)

“Bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer. Ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyordum.” (s.200)

“Hayatlarına biraz duygu, istisnai zamanlar katmak istiyorlar. Herkes kendi boşluğunu bir parça duygu ile doldurmak, kendini süslemek istiyor.” (s.231)

“Hayat yürüyor, Hayri Bey... Siz kelimelerle zehirlenin durun, hayat her gün yeni bir şey keşfediyor.” (s.233)

“Hayatı güçleştiren şeylerden hoşlanacak yaşta değilim.” (s.251)

“İnsan talihi bu idi. Hiç kimse yıldız olarak kalamıyordu. Muhakkak hayalimizdeki yerinden inecek, herkese benzeyecekti.” (s.275)

“Siz tecrübe kelimesinin hakiki mânasını bilmiyorsunuz. Tecrübe sahibi demek, yıpratılmış olmak, muayyen hudutta ve muayyen fikirlerde donmuş olmak demektir. Bu cins insanlardan bize hiçbir zaman hayır gelmez.” (s.332)

“Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz. Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz...” (s.341)

3 Eki 2015

Jose Saramago - Filin Yolculuğu

“Şairane davranış nedir, diye sordu kral. Bilinmez ki majesteleri, ancak olup bittikten sonra farkına varırız.” (s.15)

“Tanrı gibi kader de bildiğini okur.” (s.44)

“Unutmayın, örgütlü bir halk hiçbir zaman yenilmez.” (s.64)

“Sonu iyi biten her şey iyidir.” (s.108)

“Çok yazık. Bizi biz yapan hep kusurlarımız, iyi niteliklerimiz değil.” (s.113)

“Tekrar her zaman can sıkıcıdır, zarafetten yoksundur, hayal kırıklığına uğratır, içten gelerek yapılmadığı fark edilir ve zaten içtenlik eksikse, her şey eksik demektir.” (s.121)

“Mükemmelin, iyinin düşmanı olduğunu bir kez daha görmekle kalmıyoruz, iyinin ne kadar çabalarsa çabalasın mükemmelin kesip attığı tırnak dahi olamayacağını da görüyoruz.” (s.132)

“İyi ilişkiler kurmanın ve mutlu mesut yaşayıp gitmenin yolunun başkalarının hislerine saygı duymaktan geçtiğini bir kez daha gösterdi. Bu da kesin bir kalk ile tereddütlü bir kalkar mısın arasındaki farktır.” (s.176)

“Çoktan öğrenmiş olmamız gerektiği gibi insan ruhunun en doğru, en eksiksiz temsili bir labirenttir. Bu labirentin içinde her şey olanaklıdır.” (s.181)

1 Eki 2015