24 Şub 2015

Oruç Aruoba - Uzak

“Her ölüm dünyada bir çatlak açar – bir boşluk bırakıp öyle gider her kişi: öteki kişiler de, şimdi, o çatlağı kapatmakla, o boşluğu doldurmakla görevlendirilmiş hissederler kendilerini.” (s.33)

“Özlediğin, gidip göremediğindir;
Ama, gidip görmek istediğin…
Özlem, gidip görememendir; ama
Gidip görmek istemen…
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
Ama gidip göremediğin…
Özlem, gidip görmek istemen-
Ama gidememen, görememen;
Gene de istemen… “(s.39)

“Özlemin koşulu ayrılmaktır – ayrılıştır:
Özleyen ile özlenenin – biri durarak öteki giderek-
Ayrılmaları…” (s.40)

“Özlemin doruk noktası, özleyenin özleneni
Artık göremediği noktadır – özlem,
Görüşün artık olmadığı noktada, doruğundadır.
Özlem, görememenin yoğunluğudur.” (s.40)

“Özlem nasılsa gidip gidip
Hep durmaktır kendinde.”(Şule Gürbüz) (s.41)

“Özlem, şimdi özleyenin, özlenenin kendisini özlemesini
İsteyen duygudur.
Özleyenin özlenen; özlenenin özleyen olmasını isteyen duygu:
Şimdi, burada, birlikte diyen duygu…” (s.41)

“Özlem, yeniden gelecek misin bana sorusuna
Artık yanıt bulamama konumudur.
Ne zaman hiç gitmeyeceksin sorusunun ise daha hiç sorulamadığı konum…” (s.43)

“Özlem, kendinden dirhem bırakmadan katılmak istemektir bir şeye:
Hep, her şeyiyle; her şey hep, o olsun, istemek…
Özlem hep, her şeyi ister
Bir şeyde her şeyi; birisinde herkesi…” (s.44)

“Özlem, istemenin en temel biçimlerinden biri olduğu halde, kendisi, istenmeyen bir duygudur.” (s.46)

“Özlem, her şeyi kaplayan boşluktur.” (s.47)

“Özlem, kendini özlemendir temelde – tabii ki: kendinin, kendinde yenilenmesini istemen –
Ancak kendin sayabileceğin ötekinin, gelip, kendin olması…” (s.53)

“Özlem, hüzünsüz edemez; her hüznün de şurasında burasında, bir özlem, gizli durur, kıpırdanır.
Özlem, hüzünlüdür – hüzün de, özlemli.” (s.59)

“Özlem, en çok yöneldiği olduğu halde yarını siler; çünkü en çok önem verdiği dündür.
Oysa özlem, hep, şimdidedir.” (s.62)

“Özlem, geçmişin geçmemiş ve geçmeyecek olmasını ister.
Özlem, geçmişi gelecek ister.” (s.64)

“Özlem, geçmişin de geleceğin de, şimdi olmasını ister.
Özlem, bütün zamanı şimdi ister.
Özlem, zamanı kendine ister.” (s.68)

“Özlem, işitilmek istenen bir sestir.
Özlem, bir sestir, karanlıkta yağan yağmur gibi…” (s.86)

“Özlenenin eksikliği arttıkça, özleyen için mevcudiyeti de artar.
Özlem, yokluğun küllerinden varlığın ateşini yakar.
Özlem, bu yüzden yakıcıdır.” (s.96)

“Özlem, bütün duyguları taşır, onların bir özetidir.” (s.97)

“Sevgi, özlemin kaynağı değil;
Özlem, sevginin ölçü’südür.” (s.111)

“Özlem karşılıklı olunca, azalır mı çoğalır mı?
Özlenen de özleyeni özlüyorsa, özleyen özleneni özlerken, ne sağlar bu?
Belki bir saçma hafifleme ile, bir budalaca teselli…
Karşılıklı özlem: ne demektir?
İki kişinin de yaşamlarının, ortak yaşamlarının,
Belirli noktalarında başarısız kaldıklarından,
Ayrılmak birbirlerinden  uzaklaşmak zorunda kalmış;
Birbirlerinin yanında duramamış;
Birbirlerini tutacak gücü bulamamış, olmalarından başka?” (s.114)

“Özlemi çoğaltan da azaltan da, kişilerin başarısızlıkları ya da başarılarıdır.
Özlem, senindir – sizin…
Özleminiz – siniz…
Özlem – in
İz…” (s.114)

“En temel özlem, özlenen (daha/henüz/hala…)
Özleyenin yanındayken başlayan özlemdir.
Yoksa özlenen daha özlenmemişken; henüz buradayken;
Hala özleyenin yanındayken, duyulmayan özlem,
Neye yarar ki…
Özlem; özleneni, özlenmesi gerekmezken de özlemektir.” (s.115)

“Özleme tek çare, özlemin, artık olmamasıdır.
Yoksa, özlem, hep vardır.
Özlem, hep…” (s.122)

“Özlem, sonsuz varlığın hiç olmamış yokluğudur;
Ya da sonu gelmeyen hiçliğin hep olacak varlığı…” (s.126)