“Hiçbir otorite düzen sağlamaz.” Proudhon (s.8)
“İnsanın kaderi ya da görevi hiçbir yerde yazılı
değildir.” Jacques Monod (s.17)
“İnsan gördüklerine mi inanır, yoksa inandıklarını mı
görür?” (s.25)
“Göz önemliydi. Bakınırken rastladığı güzellikler, insanın
hayatını değiştirebilirdi.” (s.32)
“Bir mülk sahibi bir bahçıvanla uzlaşabilir ama bir
çiçeğin bir bahçıvanla ya da bir mülk sahibiyle uzlaşması görülmüş şey
değildir. Çiçekler bir tek şey ister; adalet!” (s.41)
“Küçük paralar da kolay kazanılmıyordu.” (s.52)
“Kimi insanlar düşlerinin peşine düşerler. Çünkü elden
düşme gerçeklerin hiçbir b.ka yaramadığını bilirler.” (s.54)
“Yalnızca salaklar ikinci el bir gerçeğin içinde yaşamayı
kabul edebilir. Çünkü onların hayalleri ikballeriyle sınırlıdır. Buna da hayal
denemez. Aslında tam olarak hayvan sürüleri böyle davranırlar; hayal kurmazlar
ve görgülerini kuşaklar boyunca tekrar ederler. Bu yüzden geleceklerini
kendileri düzenleyemezler; koşullar düzenler.” (s.54)
“-O gün içimde bir müzik çalıyordu.
-Senin içinde müzik mi çalıyor?
-Her zaman
çalmaz, yalnızca yolculuk öncelerinde çalar.” (s.70)
“Sonsuz bir cennete inananların, varlıklarının anlamına
ait meraklarını eksiksiz bir biçimde doyurmanın yolunu bulup huzura
kavuştukları söylenemez. Bunu söyleyebilecek durumda olsaydık, ruhun
sonsuzluğuna inananlar bu doygunluğun hakkını verirler, dünyanın cehennem
haline getirilmesi işine dört elle sarılmazlar, hiç değilse cehennem ateşini
körüklemezler ya da gönüllü zebaniler olmak için birbirleriyle yarışmaktan
kaçınırlardı. Bu açıdan bakıldığında, inançlarımız ve biz, bir çölün ortasında
iki yalnıza benzeriz. Yol arkadaşlığımız can sıkıcı bir mecburiyetten ve can
sıkıcı bir muhabbettendir.” (s.77)
“Hayat böyleydi. Büyük davaların birkaç büyük adamı vardı.
Milyonlarca küçük adam, o birkaç büyük adamın hikayesini beslemek için
ölüyorlardı.” (s.85)
“Şöyle uzakta durup baktığım zaman, insana inanmayanların
önderliğinde giden insan yığınlarında, bana son derece dokunan bir şey var.”
Walt Whitman (s.105)
“Mesai bitse de eve gitsem dersin. İyi, mutlu ve perişan
olursun.” (s.148)
“İkisinden biri çekip gitse, ikisi de yalnız kalacaktı.”
(s.169)
“Bir aşk hikayesine başlamak her zaman zordur. Çoğu zaman
daha başlamadan bırakmanız, çekip gitmeniz gerekebilir. Aceleyle pabuçlarınızı
giyersiniz. Merdivenleri koşarak inersiniz.” (s.174)
“Aşk, soyut bir kavram değildir. Sevişmektir. Boşaldıktan
sonra soyut kavramlar sözlüğüne tıktığın, sonra arada bir açıp bakarak,
sözcükleri yan yana getirerek içten olduğuna inandığın düşünceler doğurmak
değildir. Hele hükümetten, dini otoritelerden ve edebiyat camiasından
akrabaları olan itibarlı bir komşu hiç değildir. Aşk, kaliteli yaşam
parçasıdır.” (s.193)