“Ben kendimi aşkın içinde kaybedemezdim. Ben kendimi
hayatın içinde kaybederdim. Aşık “gibi” bir şey olurdum, bir şey işte... aşığa
benzeyen, aslında değil.” (s.17)
“Sevginin kesintisiz bir şey olduğuna inanmıyordum. Sevgi
doğuyordu, sonra bir gün ölüyordu. Ölünce hiç doğmamış gibi oluyordu.” (s.18)
“Mağdur ve romantik görünmek hoşuma gidiyordu. Bu benim
tabiatımdı. Aynı zamanda silahımdı. Ama her defasında kendimi vuruyordum.”
(s.22)
“Şiir bana dokunuyordu. Daha doğrusu hayatımı
sabitliyordu, acıyı daha derinden hissetmeme neden oluyordu.” (s.37)
“İnanamadıktan sonra güzel sözlerin bir anlamı
olmuyordu.” (s.56)
“Olmayan şeyler imparatorluğuydu dünya.” (s.114)
“Kalp kalbe karşı değildir, sadece bazı kalpler bazı
kalplere karşıdır.(o da her zaman değil)” (s.183)
“Özetle yaşamak bir denge meselesidir. Birine aşırı
bağlanmak dengesizliktir.” (s.185)
“Duygular andır, gelir geçer. İnsansak eğer, bir
duygundan bir duyguya geçeriz. Her birinde sonsuza kadar kalacağımızı sanırız.
Aşk mı? Hiç bitmeyecek ki... Ölüm mü? Hiç gelmeyecek ki... Ömür boyunca
defalarca doğar ve ölürüz.” (s.281)
“Nasıl yapabiliyor? Yapıyor işte. Olmamış gibi
yapabilenlerin dünyası bu, benim değil. Ben yapamıyorum. Ben sosyal bukalemun
olamıyorum. Bulunduğum kabın şeklini, bindiğim dalın rengini alamıyorum.”
(s.344)
“Biz dedi gene, içimde iyi bir şey esti. Bir şişe şarap
açtı, kan kırmızı, buruk.” (s.359)
“Niye olmasın? Aşk bir mucize ise gerçekleşebilir.”
(s.400)
“Sibel Hanım sana aşık olsa tiramisu yapar babacım, çorba
değil. Böyle olur bu işler. Kendimden biliyorum. Ben hep öyle yaptım. Aşık
olduklarıma tiramisu, acıdıklarıma çorba yaptım.” (s.407)