“Düşünde kendini bir kelebek olarak gören biri bir kez
uyandıktan sonra, bir kelebek olmadığından ve artık düşünde kendini bir insan
olarak görmediğinden hiçbir zaman emin olamaz.” (s.8)
“Bir erteleme haliydi yaşadığım. Bir randevuydum. Ne
zaman, kiminle bilinmez!” (s.13)
“Hayat, her şeyden önce tasarlanması mümkün bir şeydir.
Kötü bir tasarım için bile ruh gücü gerekir.” (s.14)
“Herkes, görebildiği ve anlayabildiği kadarıyla yaşar
zaten. Fakat aynı zamanda herkes, göremediği ve anlayamadığı kadarıyla bir
ölüdür.” (s.36)
“Aşk ve huzur. Bu ikisi kulağa hoş geliyor.” (s.72)
“Kendini güzel buluyor olmalıymış içtenlik. Esrikliğini
de, şaşkınlığını da kendine yakıştırıyormuş. Kim bilir, belki de hoş bir şeymiş
yaşadığı; kanlar içindeyken bile gülümsüyormuş çünkü.” (s.100)
“İyi olan şeyler yitirildiklerinde tanrılaşırlar. Tıpkı
Tanrı’nın kendisi gibi.” (s.123)
“Her zaman, her şeyi, kapalı bir dünyada, kafamın içinde
yaşadım. Başkalarıyla, başkalarının durumuyla ilgilenmedim. Bunun bir tür doğal
nezaket anlamına geldiğini sanıyordum. Gerçekte, başkalarının ne yaptığı, ne
istediği, nasıl yaşadığı hiçbir zaman umurumda olmadı benim.” (s.131)